Açılmaya açılmaya açılmayı unutmuş bir kapı nereye açılır? Yaşamaya yaşamaya yaşamayı unutan insanlar nasıl nefes alır? Peki insan, bir tren istasyonunda yâhut bir dağ evinde, ölümden başka neyi bu kadar çok bekleyebilir?
Güray Süngü, neredeyse ezbere bildiğimiz bir manzaraya yeniden bakmayı teklif ediyor. İnsana, onun bu dünyadaki hikâyesine ve yazgısına. Giderek bir aynaya dönüşüyor sonra bu manzara. Acıları, aşkları ve zaaflarıyla insanın, karanlık geceleri ve apaydınlık sabahlarıyla hayatın, istasyonları ve trenleriyle bekleyişin. Beklemek, geçmişi ve geleceği sorgulamaktan ziyade bir var olma biçimine dönüyor. Deli Gömleği; kelimeleri gittikçe eksilenlerin, sürekli içine doğru koşanların, kendi yüzünden yüz çevirenlerin, bir boşluğu giyinenlerin hikâyesini anlatıyor.
“Benim beklediğimi nereden biliyorsun?”
“Söylememiş miydin?”
“Hatırlamıyorum.”
“Ben de hatırlamıyorum,” dedi yaşlı adam.
“Sen de hatırlamıyorsan nereden bildin beklediğimi?
“Çünkü bekliyorsun.”
Açılmaya açılmaya açılmayı unutmuş bir kapı nereye açılır? Yaşamaya yaşamaya yaşamayı unutan insanlar nasıl nefes alır? Peki insan, bir tren istasyonunda yâhut bir dağ evinde, ölümden başka neyi bu kadar çok bekleyebilir?
Güray Süngü, neredeyse ezbere bildiğimiz bir manzaraya yeniden bakmayı teklif ediyor. İnsana, onun bu dünyadaki hikâyesine ve yazgısına. Giderek bir aynaya dönüşüyor sonra bu manzara. Acıları, aşkları ve zaaflarıyla insanın, karanlık geceleri ve apaydınlık sabahlarıyla hayatın, istasyonları ve trenleriyle bekleyişin. Beklemek, geçmişi ve geleceği sorgulamaktan ziyade bir var olma biçimine dönüyor. Deli Gömleği; kelimeleri gittikçe eksilenlerin, sürekli içine doğru koşanların, kendi yüzünden yüz çevirenlerin, bir boşluğu giyinenlerin hikâyesini anlatıyor.
“Benim beklediğimi nereden biliyorsun?”
“Söylememiş miydin?”
“Hatırlamıyorum.”
“Ben de hatırlamıyorum,” dedi yaşlı adam.
“Sen de hatırlamıyorsan nereden bildin beklediğimi?
“Çünkü bekliyorsun.”