Çağımızın Müslüman’ı modern dünyanın kültürel saldırıları karşısında özüne dönmek isterken beyhude bir çaba olarak Batı hegemonyasının biçtiği yamalı bir gömleği kendine uydurmaya çalışıyor. Modern İslamcı düşünce; Batı’nın, felsefi ve bilimsel yaklaşımlarıyla İslam’ın derin kimliğini parçalayarak modernize edilmiş versiyonlarını önüne koymasına karşı savunma yapmaya çalışırken, kendi temelindeki değerlerle arasındaki bağlantıyı sorgulayan bir varoluş arayışı içinde. Bu sebeple Batı’nın hegemonik değerleri karşısında, geçmişi ve kadim öğretileri savunma çabası da bazen bir panik, bazen de tuhaf bir hayranlıkla birbirine karışmaya devam ediyor. Oysa köklerinden kopmuş; ama hâlâ ait olma çabası içinde olan modern İslam düşüncesinin, esasında insanlığın gündeminde yerini alacak bir dilin ve üslubun arayışında olduğu muhakkak. Bu arayış, Gazzâlî’nin felsefi buhranların izinden gitmesine benzer şekilde, geçmişin kökleriyle bağ kurarak, Batı’nın dayatmalarına karşı kendine yeni bir alan açarak tamamına erebilir. Ancak bugün; eski ile yeni, geleneksel ile modern arasında daimî bir gerilim ve daha karmaşık bir denge olduğu göz ardı edilmeden...
İsa’nın Yamalı Gömleği, İslam’ın modern dünyaya karşı bir tepki olarak değil, daha çok yeniden doğma, kendi derinliğine inme çabası olarak gündeme gelmesi gerektiği fikrinden hareketle yeniden insanlığa sunulabilecek bir düşünsel harita çıkarılmasına odaklanıyor. Allah Resulünün Hira’da ilk vahyi alıp sonrasında hissettiği belirsizlik ve içsel telaş gibi günümüzde de Hira’nın yolunu kaybettiği için arayışa düşen Müslümanların vahye, yani eve dönüşüne dair düşünsel bir deneme…
Çağımızın Müslüman’ı modern dünyanın kültürel saldırıları karşısında özüne dönmek isterken beyhude bir çaba olarak Batı hegemonyasının biçtiği yamalı bir gömleği kendine uydurmaya çalışıyor. Modern İslamcı düşünce; Batı’nın, felsefi ve bilimsel yaklaşımlarıyla İslam’ın derin kimliğini parçalayarak modernize edilmiş versiyonlarını önüne koymasına karşı savunma yapmaya çalışırken, kendi temelindeki değerlerle arasındaki bağlantıyı sorgulayan bir varoluş arayışı içinde. Bu sebeple Batı’nın hegemonik değerleri karşısında, geçmişi ve kadim öğretileri savunma çabası da bazen bir panik, bazen de tuhaf bir hayranlıkla birbirine karışmaya devam ediyor. Oysa köklerinden kopmuş; ama hâlâ ait olma çabası içinde olan modern İslam düşüncesinin, esasında insanlığın gündeminde yerini alacak bir dilin ve üslubun arayışında olduğu muhakkak. Bu arayış, Gazzâlî’nin felsefi buhranların izinden gitmesine benzer şekilde, geçmişin kökleriyle bağ kurarak, Batı’nın dayatmalarına karşı kendine yeni bir alan açarak tamamına erebilir. Ancak bugün; eski ile yeni, geleneksel ile modern arasında daimî bir gerilim ve daha karmaşık bir denge olduğu göz ardı edilmeden...
İsa’nın Yamalı Gömleği, İslam’ın modern dünyaya karşı bir tepki olarak değil, daha çok yeniden doğma, kendi derinliğine inme çabası olarak gündeme gelmesi gerektiği fikrinden hareketle yeniden insanlığa sunulabilecek bir düşünsel harita çıkarılmasına odaklanıyor. Allah Resulünün Hira’da ilk vahyi alıp sonrasında hissettiği belirsizlik ve içsel telaş gibi günümüzde de Hira’nın yolunu kaybettiği için arayışa düşen Müslümanların vahye, yani eve dönüşüne dair düşünsel bir deneme…