“Yüksekten düşmek, ayakların yerden kesilmesi.
Ya da aşık olmak. Veya birine güvenmek.
Bana kalırsa hepsi aynı şeydi.”
İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyan Nazlı ile Ezel, Jane Austen üzerine ortak bir ödev hazırlamak zorunda kalırlar. Hayatının her anını planlayarak yaşayan Nazlı için bu düzeltilmesi gereken bir problemdir ama zamanla yaşamını sorgulama ve kendini bulma yolculuğuna dönüşür.
Hatırlayamadığı geçmişinden kalan düşüncelerine gömülürken ne en yakın arkadaşı Ecem, ne edebiyat ve sanatla başını döndüren Ezel ne de ailesi bu yolda ona yardımcı olamaz. Bu sadece onun çözebileceği bir kördüğüm halini alır.
Nazlı bir atlıkarıncadaymış gibi başını döndüren bu serüvende hem kendini hem de aşkın en derin halini bulmak üzeredir.
“Yüksekten düşmek, ayakların yerden kesilmesi.
Ya da aşık olmak. Veya birine güvenmek.
Bana kalırsa hepsi aynı şeydi.”
İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyan Nazlı ile Ezel, Jane Austen üzerine ortak bir ödev hazırlamak zorunda kalırlar. Hayatının her anını planlayarak yaşayan Nazlı için bu düzeltilmesi gereken bir problemdir ama zamanla yaşamını sorgulama ve kendini bulma yolculuğuna dönüşür.
Hatırlayamadığı geçmişinden kalan düşüncelerine gömülürken ne en yakın arkadaşı Ecem, ne edebiyat ve sanatla başını döndüren Ezel ne de ailesi bu yolda ona yardımcı olamaz. Bu sadece onun çözebileceği bir kördüğüm halini alır.
Nazlı bir atlıkarıncadaymış gibi başını döndüren bu serüvende hem kendini hem de aşkın en derin halini bulmak üzeredir.