Osmanlı Devleti, 19. yüzyılda gerçekleştirdiği savaşların sonucunda, artık tek başına varlığını sürdüremeyeceğinin bilincine yatmıştı, çünkü her zaman çok güvendiği askeri gücü de 18. yüzyılın sonlarından itibaren çöküş sürecine girmişti. İşte bu çöküş sürecini somut biçimde gözler önüne sermek için, Osmanlı'nın, 19. yüzyılda girdiği savaşlardaki âciz durumunu ve ancak büyük güçlere sırtını dayamak suretiyle varlığını bir süre daha uzatabildiğini anlatmak istedim.
19. yüzyılda yaşadığı bu çöküş sürecinin sonunda Osmanlı Devleti, 20. yüzyılın başında girdiği Birinci Dünya Savaşı'nda kesin bir yenilgiye uğratılmış ve dağılarak tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Bir zamanların güçlü imparatorluğunun küllerinden yeni bir Türk devletinin doğması ise, Mustafa Kemal Atatürk adlı bir dâhinin eseridir.
Türkiye'yi yöneten bütün hükümetler ve Türk ulusu; bağımsız, laik ve çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşamalarını yalnızca ve yalnızca tek bir kişiye, yani Büyük Önderimiz Atatürk'e borçludur!
Osmanlı Devleti, 19. yüzyılda gerçekleştirdiği savaşların sonucunda, artık tek başına varlığını sürdüremeyeceğinin bilincine yatmıştı, çünkü her zaman çok güvendiği askeri gücü de 18. yüzyılın sonlarından itibaren çöküş sürecine girmişti. İşte bu çöküş sürecini somut biçimde gözler önüne sermek için, Osmanlı'nın, 19. yüzyılda girdiği savaşlardaki âciz durumunu ve ancak büyük güçlere sırtını dayamak suretiyle varlığını bir süre daha uzatabildiğini anlatmak istedim.
19. yüzyılda yaşadığı bu çöküş sürecinin sonunda Osmanlı Devleti, 20. yüzyılın başında girdiği Birinci Dünya Savaşı'nda kesin bir yenilgiye uğratılmış ve dağılarak tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Bir zamanların güçlü imparatorluğunun küllerinden yeni bir Türk devletinin doğması ise, Mustafa Kemal Atatürk adlı bir dâhinin eseridir.
Türkiye'yi yöneten bütün hükümetler ve Türk ulusu; bağımsız, laik ve çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşamalarını yalnızca ve yalnızca tek bir kişiye, yani Büyük Önderimiz Atatürk'e borçludur!