Şiirlerinde “Kâmil” mahlasını kullanan Hocazâde Ahmed Kâmil Efendi, İstanbul Fatih Semti'nde Şeyh Türlü Tekkesi'ni kurmuş ve burada irşat vazifesinde bulunmuş 19. yy. Nakşibendi şeyhlerindendir. Bütün diğer mutasavvıf şairler gibi, o da tasavvufi düşüncelerini yaymak ve bunları etkili bir biçimde anlatabilmek için şiiri bir vasıta olarak görmüş ve kullanmıştır. Bu sebeple, ilahi aşk, tasavvuf, bir tarikata, dolayısıyla kâmil bir mürşide bağlanmanın önemi, dünyanın geçici olduğu, günahlardan tövbe etmenin lüzumu, zahit-sofi tipleri ve vasıfları, şairin manzumelerinin mihverini oluşturur.
Hâl-i fakrıñ etme i‘lânHâlıkıñ bilmez mi hîç
Cümleye in‘âm edip de ya saña vermez mi hîç
Gice gündüz nâr-ı firkatla yanıp ağlar iken
Rahm edip eşk ü sirişkiñgiceler silmez mi hîç
Sıdk ile teslîm olup sen kesme ümmîd-i visâl
Râh-ı ‘aşkda bulunanlar ‘âkıbet gülmez mi hîç
Mekteb-i ‘irfân içinde men ‘arefden ders alan
Mûtukable en-temûtû sırrına ermez mi hîç
Şiirlerinde “Kâmil” mahlasını kullanan Hocazâde Ahmed Kâmil Efendi, İstanbul Fatih Semti'nde Şeyh Türlü Tekkesi'ni kurmuş ve burada irşat vazifesinde bulunmuş 19. yy. Nakşibendi şeyhlerindendir. Bütün diğer mutasavvıf şairler gibi, o da tasavvufi düşüncelerini yaymak ve bunları etkili bir biçimde anlatabilmek için şiiri bir vasıta olarak görmüş ve kullanmıştır. Bu sebeple, ilahi aşk, tasavvuf, bir tarikata, dolayısıyla kâmil bir mürşide bağlanmanın önemi, dünyanın geçici olduğu, günahlardan tövbe etmenin lüzumu, zahit-sofi tipleri ve vasıfları, şairin manzumelerinin mihverini oluşturur.
Hâl-i fakrıñ etme i‘lânHâlıkıñ bilmez mi hîç
Cümleye in‘âm edip de ya saña vermez mi hîç
Gice gündüz nâr-ı firkatla yanıp ağlar iken
Rahm edip eşk ü sirişkiñgiceler silmez mi hîç
Sıdk ile teslîm olup sen kesme ümmîd-i visâl
Râh-ı ‘aşkda bulunanlar ‘âkıbet gülmez mi hîç
Mekteb-i ‘irfân içinde men ‘arefden ders alan
Mûtukable en-temûtû sırrına ermez mi hîç