3 Kadın Öykücü (4 Kitap Takım) (Kadın Hakları Evrensel Bildirgesi Hediye)

Stok Kodu:
4440000001174
Boyut:
13.5x19.5
Sayfa Sayısı:
300
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-05
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%25 indirimli
225,00TL
168,75TL
Taksitli fiyat: 9 x 20,63TL
Temin süresi 2-5 gündür.
4440000001174
1243734
3 Kadın Öykücü (4 Kitap Takım) (Kadın Hakları Evrensel Bildirgesi Hediye)
3 Kadın Öykücü (4 Kitap Takım) (Kadın Hakları Evrensel Bildirgesi Hediye)
168.75

1. Başka Düşler Zamanı-MÜNİRE ÖZGENCAN
Başka Düşler Zamanı, yazarın uzun zamandır yazıp biriktirdiği öykülerinden oluşan bir ilk kitap. Kalemiyle hem masalsı bir atmosfer yaratmayı hem de bilip de görmediklerimizi kulağımıza fısıldamayı başaran Münire Özgencan aynı zamanda sarsıcı bir bellek yoklaması da yapıyor. Kâh sakız kokulu sabahlarda kâh serin ada akşamlarında kâh sandık lekesi olmuş bir masa örtüsüne bakarken tanıdığınız karakterler hiç de yabancı değil. Kitabı okuyup bitirdikten sonra çevrenize şöyle bir bakın biri otobüste yanınıza oturmuş ya da karşıdaki masada güzel bir kitaba dalmış olabilir.

-Fatma Burçak
Mezenin tadına bakmak için çatalımı uzatıyorum. Bayan Dina gözlerini çiçeklerden ayırmadan “O öykülerin çoğu gerçektir, bir zamanlar bu adada dokuz bin kişiydik. Şimdi iki yüz kişi kaldık. O zamanlar şenlikler yapılırdı komşu köyde. Biz, yani eşimle ben şenlikte tanışmıştık. Zaman çabuk geçiyor, çok çabuk. Şimdi burada yalnız ölüm var, doğum yok. Artık sadece hatıralar var, bir de şarkılar. Şarkılar, zamanı alır bizim için saklarlar,” diyor. Kısa bir sessizlik oluyor. Sonra bir rüyadan uyanır gibi, “Haydi, rakılarımızı tazeleyelim,” diyerek bardağıma rakı dolduruyor. Şalı hafifçe kayıyor. Omuzunda kırmızı bir leke. Rüzgâr yeniden esiyor. Sakız kokulu Bayan Dina. Henüz öykü karakteri olacağını kendisi de bilmiyor.

2. Lâl / ÖZLEM TÜM
Gül için, tarihler, sayılar, anılar çok önemliydi. Rengârenktiler. Gül neşeli, uçarı, kırmızıydı. Ayla, tam bir şıp sevdi, sarıydı o yüzden. Dilara, ciddi, mesafeli griydi. Birbirlerinden farklı üç kadın birbirleri için çok özeldi. Pazar kahvaltısının en özel tarafı, hiç değişmeyecek olan dostluklarıydı. Ne mesafeler, ne de dünya dertleri aralarındaki dostluğu değiştirememişti. Hepsi tıpkı, yirmi sekiz yıl önce kantinde fotokopi sırasındaki aynı samimiyetle bir ağızdan konuşmaya başladılar.

3. Ruhdanlık / BERİL EREM
“Beni bana hatırlatmıştı. Arkamdaki iskeleden homurtulu seslerle ayrılan vapurlar gibi, şimdiki zamandan ayrılan geçmişimin arkada bıraktıkları da ıssız bir vadiye doğru yol alıyordu. Ne vardı orada? Aşk mı? Hayır. Aşk hep ileriye bakar. O gelecektedir. Anda var olanın söz veremediğini fısıldar ruha. Bana kendini fısıldıyordu. Dinle-me-seydim o sesi, görmeseydim o elleri şimdi burada olmazdım.
Bir simidin üzerine rasgele serpilen susamların, böyle narin, böyle umut saçan devinimlerle gelip de yanıp tutuşan ruhdanlığıma bir buz, bir katre devrim olacağını nereden bilirdim?”
Ruhdanlık...

Beril Erem’in yazınsal yetilerini keşfederken öykülerinde çokça rastlanan ilginç ve edebi sözcük arayışları, ilk kitabının ismini de ölümsüzleştiren yeni bir kelime sunuyor okuyucuya.

Erem’in öykülerini okuduğunuzda sadece akıcı, sorgulayıcı dilinin ve kıvrak üslubunun yardımıyla değil; kadını ve erkeği insan yapan, daha sonra onları tüm zaafları ve tutkularıyla ayrıştırıp, bu öyküler sayesinde yeniden bir araya getiren bir anlatım şöleniyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Şölenin şenlik ateşleri altında toplanan tüm anlatıcıların ortak sesi ve nefesiyle.

1. Başka Düşler Zamanı-MÜNİRE ÖZGENCAN
Başka Düşler Zamanı, yazarın uzun zamandır yazıp biriktirdiği öykülerinden oluşan bir ilk kitap. Kalemiyle hem masalsı bir atmosfer yaratmayı hem de bilip de görmediklerimizi kulağımıza fısıldamayı başaran Münire Özgencan aynı zamanda sarsıcı bir bellek yoklaması da yapıyor. Kâh sakız kokulu sabahlarda kâh serin ada akşamlarında kâh sandık lekesi olmuş bir masa örtüsüne bakarken tanıdığınız karakterler hiç de yabancı değil. Kitabı okuyup bitirdikten sonra çevrenize şöyle bir bakın biri otobüste yanınıza oturmuş ya da karşıdaki masada güzel bir kitaba dalmış olabilir.

-Fatma Burçak
Mezenin tadına bakmak için çatalımı uzatıyorum. Bayan Dina gözlerini çiçeklerden ayırmadan “O öykülerin çoğu gerçektir, bir zamanlar bu adada dokuz bin kişiydik. Şimdi iki yüz kişi kaldık. O zamanlar şenlikler yapılırdı komşu köyde. Biz, yani eşimle ben şenlikte tanışmıştık. Zaman çabuk geçiyor, çok çabuk. Şimdi burada yalnız ölüm var, doğum yok. Artık sadece hatıralar var, bir de şarkılar. Şarkılar, zamanı alır bizim için saklarlar,” diyor. Kısa bir sessizlik oluyor. Sonra bir rüyadan uyanır gibi, “Haydi, rakılarımızı tazeleyelim,” diyerek bardağıma rakı dolduruyor. Şalı hafifçe kayıyor. Omuzunda kırmızı bir leke. Rüzgâr yeniden esiyor. Sakız kokulu Bayan Dina. Henüz öykü karakteri olacağını kendisi de bilmiyor.

2. Lâl / ÖZLEM TÜM
Gül için, tarihler, sayılar, anılar çok önemliydi. Rengârenktiler. Gül neşeli, uçarı, kırmızıydı. Ayla, tam bir şıp sevdi, sarıydı o yüzden. Dilara, ciddi, mesafeli griydi. Birbirlerinden farklı üç kadın birbirleri için çok özeldi. Pazar kahvaltısının en özel tarafı, hiç değişmeyecek olan dostluklarıydı. Ne mesafeler, ne de dünya dertleri aralarındaki dostluğu değiştirememişti. Hepsi tıpkı, yirmi sekiz yıl önce kantinde fotokopi sırasındaki aynı samimiyetle bir ağızdan konuşmaya başladılar.

3. Ruhdanlık / BERİL EREM
“Beni bana hatırlatmıştı. Arkamdaki iskeleden homurtulu seslerle ayrılan vapurlar gibi, şimdiki zamandan ayrılan geçmişimin arkada bıraktıkları da ıssız bir vadiye doğru yol alıyordu. Ne vardı orada? Aşk mı? Hayır. Aşk hep ileriye bakar. O gelecektedir. Anda var olanın söz veremediğini fısıldar ruha. Bana kendini fısıldıyordu. Dinle-me-seydim o sesi, görmeseydim o elleri şimdi burada olmazdım.
Bir simidin üzerine rasgele serpilen susamların, böyle narin, böyle umut saçan devinimlerle gelip de yanıp tutuşan ruhdanlığıma bir buz, bir katre devrim olacağını nereden bilirdim?”
Ruhdanlık...

Beril Erem’in yazınsal yetilerini keşfederken öykülerinde çokça rastlanan ilginç ve edebi sözcük arayışları, ilk kitabının ismini de ölümsüzleştiren yeni bir kelime sunuyor okuyucuya.

Erem’in öykülerini okuduğunuzda sadece akıcı, sorgulayıcı dilinin ve kıvrak üslubunun yardımıyla değil; kadını ve erkeği insan yapan, daha sonra onları tüm zaafları ve tutkularıyla ayrıştırıp, bu öyküler sayesinde yeniden bir araya getiren bir anlatım şöleniyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Şölenin şenlik ateşleri altında toplanan tüm anlatıcıların ortak sesi ve nefesiyle.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat