Benim adım Karşıyaka, benim adım aşk, kucağında gözlerimi ilk açtığım günden beri bütün hayatımın tek şahidi, hayallerimin, aşklarımın, yenilgilerimin ortağı. Çiçekli bahçeleriyle, “kaf sin kaf” sesleriyle, kutsal topraklarıyla hep kucağındaydım. Rakı kokan sokaklarına sarhoşluk yakışıyordu da hüzün hiç yakışmıyordu. Ona kalmasın diye hüzünleri bir bir ben topladım. Zübeyde Hanım’ın anıt mezarında ağlayarak açtığım gözlerimi gülerek kapatmaya söz verdim. İmbat rüzgârlarıyla şakalaştım. Kadın gerdanı gibi uzayıp giden çiçekli koylarında özlemlerimi sakladım. Tek şahidim o. Her yenilginin ardından özgürlük heykelleri gibi karşısına dikiliyorum. Beni her zaman kucaklayıp bağrına basacak biliyorum. Kalbim onun kucağına terk edilmiş bir bebek hâlâ, kucaklayıp susturacak birini arayan. Çaresiz, bitkin, ya büyük bir aşkla sevilip büyüyecek ya da sevgisiz ölecek…
Benim adım Karşıyaka, benim adım aşk, kucağında gözlerimi ilk açtığım günden beri bütün hayatımın tek şahidi, hayallerimin, aşklarımın, yenilgilerimin ortağı. Çiçekli bahçeleriyle, “kaf sin kaf” sesleriyle, kutsal topraklarıyla hep kucağındaydım. Rakı kokan sokaklarına sarhoşluk yakışıyordu da hüzün hiç yakışmıyordu. Ona kalmasın diye hüzünleri bir bir ben topladım. Zübeyde Hanım’ın anıt mezarında ağlayarak açtığım gözlerimi gülerek kapatmaya söz verdim. İmbat rüzgârlarıyla şakalaştım. Kadın gerdanı gibi uzayıp giden çiçekli koylarında özlemlerimi sakladım. Tek şahidim o. Her yenilginin ardından özgürlük heykelleri gibi karşısına dikiliyorum. Beni her zaman kucaklayıp bağrına basacak biliyorum. Kalbim onun kucağına terk edilmiş bir bebek hâlâ, kucaklayıp susturacak birini arayan. Çaresiz, bitkin, ya büyük bir aşkla sevilip büyüyecek ya da sevgisiz ölecek…