Önümde uzanan kente; doğduğum, yaşadığım ve döndüğüm kente bakıyorum; Yaşayanlar ve ölüler beraberdir bu kentte. Ölüler gizlenir. Onları görmek zordur…
Ben onu tedirgince, o beni hafif gülümseyerek vakur gözlerle süzüyor. Sonra daha fazla dayanamayıp ben başlıyorum konuşmaya; “Kimsin sen dayı? Ne işin var bu saatte burada?” “Aynı sorular senin için de geçerli değil mi evlat? Biz buradaydık, sen geldin sonuçta.” “Siz mi? Siz kimsiniz?” “Biziz işte. Mezarlıkta yaşayanlar…” Bu, sıradan koşullarda yapılmış bir kısa film değil. Bu olmaz denileni oldurmak için, bir şeylere nanik çekebilmek için, kişisel tarihimize kısa bir not düşebilmek için yaptığımız bir film. Bu, farklı bir film. Bu, bizim yaptığımız bir film…
Önümde uzanan kente; doğduğum, yaşadığım ve döndüğüm kente bakıyorum; Yaşayanlar ve ölüler beraberdir bu kentte. Ölüler gizlenir. Onları görmek zordur…
Ben onu tedirgince, o beni hafif gülümseyerek vakur gözlerle süzüyor. Sonra daha fazla dayanamayıp ben başlıyorum konuşmaya; “Kimsin sen dayı? Ne işin var bu saatte burada?” “Aynı sorular senin için de geçerli değil mi evlat? Biz buradaydık, sen geldin sonuçta.” “Siz mi? Siz kimsiniz?” “Biziz işte. Mezarlıkta yaşayanlar…” Bu, sıradan koşullarda yapılmış bir kısa film değil. Bu olmaz denileni oldurmak için, bir şeylere nanik çekebilmek için, kişisel tarihimize kısa bir not düşebilmek için yaptığımız bir film. Bu, farklı bir film. Bu, bizim yaptığımız bir film…