Abdülhamid İstanbul’unda Bir Kadın Seyyah

Stok Kodu:
9786051051956
Boyut:
17x21
Sayfa Sayısı:
86
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2023-02
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%22 indirimli
135,00TL
105,30TL
Taksitli fiyat: 9 x 12,87TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786051051956
873624
Abdülhamid İstanbul’unda Bir Kadın Seyyah
Abdülhamid İstanbul’unda Bir Kadın Seyyah
105.30

1907’nin Eylül ayı başlarında, bir Bulgar kadın yazar, diş hekimi kocasıyla Sofya Garı’nda, ülkenin efsanevi milli şairiyle buluşuyor. Kadın yolcu, 1903’ten başlayarak farklı dergi ve gazetelerde hikâye ve oyunları yayınlanmaya başlayan, daha çok Mars takma soyadıyla
bilinen Evgenia Bonçeva–Elmazova. İkinci yolcumuz, Evgenia Mars’ın kocası Dr. Mihail Elmazov. Sofya Garı’nda onları bekleyen üçüncü yolcu ise ünlü Bulgar şairi İvan Vazov. Bu üç yolcu Osmanlı İmparatorluğu payitahtına gidiyorlar. İki yıl sonra yayınlanan seyahat
izlenimlerinin ilk bölümünde Sofya-İstanbul tren yolculuğu anlatılıyor. Akşam saatlerinde, o zaman Harmanlı civarından geçen Bulgar-Türk sınırına gelindiğinde özellikle kadın yazarın, zihnindeki basmakalıp önyargıların ağırlığı altında ezildiğine tanık olmaya başlıyoruz.
Nihayet Sirkeci Garı’na ulaşılıyor ve Beyoğlu’ndaki d’Athens Palace Oteline yerleşiliyor.

Seyahat notlarının ilerleyen kısımlarında, burada geçirilen on gün boyunca yoğun bir koşuşturma içinde ziyaret edilen yer ve mekânların tasviri sunuluyor. Boğaziçi’nden Sultanahmet Meydanı’na, Büyükada’dan Taksim’e, Kapalıçarşı’dan Ortaköy ve Galata’ya uzanan geziler yapılıyor. Yolcular şehirdeki Bulgarlara ait izleri görmeyi arzu ettiklerinden ve Şişli’deki Evlogi Georgiev Bulgar Hastanesi ve Bulgar Ruhban Mektebi, Ortaköy’deki Bulgar Ekzarhlığı ve Fener’deki Demir Kilise gibi kurum ve kuruluşlar da ziyaret ediliyor. Evgenia Mars’ın geleneksel İstanbul’u da ihmal etmediği, Divanyolu’ndaki padişah türbelerini ziyaret etmesinden, II. Abdülhamid’in Yıldız Hamidiye Camisi’ndeki Cuma selamlığı merasimini dikkatle izlemesinden, son olarak da Galata Mevlevihanesinde semazenlerin gösterisini kaçırmamasından anlaşılıyor. Yazar, 20. yüzyılın hemen başında ziyaret ettiği Osmanlı payitahtını durgun, cansız, solgun, yoğun bir kasvet ve hüzün saçan bir yer olarak görüyor. Hüznün kaynağını bazen şehrin gerçek sahipleri olarak görülen sokak köpekleri ve her adım başı karşınıza çıkarak ölümü çağrıştıran mezarlıklar oluşturuyor. Seyahat notlarını Türkçeye çevirip notlayan Prof. Dr. Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında öğretim üyesi.

1907’nin Eylül ayı başlarında, bir Bulgar kadın yazar, diş hekimi kocasıyla Sofya Garı’nda, ülkenin efsanevi milli şairiyle buluşuyor. Kadın yolcu, 1903’ten başlayarak farklı dergi ve gazetelerde hikâye ve oyunları yayınlanmaya başlayan, daha çok Mars takma soyadıyla
bilinen Evgenia Bonçeva–Elmazova. İkinci yolcumuz, Evgenia Mars’ın kocası Dr. Mihail Elmazov. Sofya Garı’nda onları bekleyen üçüncü yolcu ise ünlü Bulgar şairi İvan Vazov. Bu üç yolcu Osmanlı İmparatorluğu payitahtına gidiyorlar. İki yıl sonra yayınlanan seyahat
izlenimlerinin ilk bölümünde Sofya-İstanbul tren yolculuğu anlatılıyor. Akşam saatlerinde, o zaman Harmanlı civarından geçen Bulgar-Türk sınırına gelindiğinde özellikle kadın yazarın, zihnindeki basmakalıp önyargıların ağırlığı altında ezildiğine tanık olmaya başlıyoruz.
Nihayet Sirkeci Garı’na ulaşılıyor ve Beyoğlu’ndaki d’Athens Palace Oteline yerleşiliyor.

Seyahat notlarının ilerleyen kısımlarında, burada geçirilen on gün boyunca yoğun bir koşuşturma içinde ziyaret edilen yer ve mekânların tasviri sunuluyor. Boğaziçi’nden Sultanahmet Meydanı’na, Büyükada’dan Taksim’e, Kapalıçarşı’dan Ortaköy ve Galata’ya uzanan geziler yapılıyor. Yolcular şehirdeki Bulgarlara ait izleri görmeyi arzu ettiklerinden ve Şişli’deki Evlogi Georgiev Bulgar Hastanesi ve Bulgar Ruhban Mektebi, Ortaköy’deki Bulgar Ekzarhlığı ve Fener’deki Demir Kilise gibi kurum ve kuruluşlar da ziyaret ediliyor. Evgenia Mars’ın geleneksel İstanbul’u da ihmal etmediği, Divanyolu’ndaki padişah türbelerini ziyaret etmesinden, II. Abdülhamid’in Yıldız Hamidiye Camisi’ndeki Cuma selamlığı merasimini dikkatle izlemesinden, son olarak da Galata Mevlevihanesinde semazenlerin gösterisini kaçırmamasından anlaşılıyor. Yazar, 20. yüzyılın hemen başında ziyaret ettiği Osmanlı payitahtını durgun, cansız, solgun, yoğun bir kasvet ve hüzün saçan bir yer olarak görüyor. Hüznün kaynağını bazen şehrin gerçek sahipleri olarak görülen sokak köpekleri ve her adım başı karşınıza çıkarak ölümü çağrıştıran mezarlıklar oluşturuyor. Seyahat notlarını Türkçeye çevirip notlayan Prof. Dr. Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında öğretim üyesi.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat