Ay ışığı sokağa vurmuştu, çeşitli yaşlarda çocuklar grup oluşturmuş kendilerine göre oyunlar kurmuş, koşuşturuyorlardı. Büyükler duvarların üzerine oturmuş geyik muhabbeti yapıyor; orta yaşlılar karanlıkta saklambaç oynuyor, küçükler ise halka oluşturmuş tavşan kaç tazı tut oynuyorlardı. Bir iki katlı evlerin pencerelerinden ışıklar sızıyordu. Bazı evlerden gramofon sesi geliyordu. Gecenin sessizliğinde hoş bir koşuşturma sokağı dolduruyordu. İnsanlar olumsuz bir şey olur olasılığını bile akıllarına getirmiyorlardı. Çünkü bu sokağın çocukları kendi çocukları gibiydi. Çoğu zaman yemeklerini bile paylaşan bir komşuluk anlayışı vardı. Bu özelliği ile küresel bir beğeni kazanmıştı…
Bu şehir kadim bir şehirdi, Afrika’da evrimleşip yola çıkan ve yaklaşık 100.000 yıl sonra insanların uğradıkları ve konakladıkları yerlerden biri bu şehrin bulunduğu yer olmuştu; bu ilk ziyaretçilerin kalıntısını bugün Üç Ağızlı mağarasında bulunan kalıntılardan biliyoruz. Hatay o dönemde bile estetiğin yeşerdiği yerlerden biri olmuştur; mağarada bulunan kolye ve küpeler bu günkü benzerlerini aratmaz. Sadece insanlar mı, yüzlerce bitki ve hayvan çeşidi Afrika’dan, Arap Yarımadasından bu dağlar aracılığı ile Anadolu’ya ve dünyanın geri kalan yerlerine ulaşmıştır. Hatay sadece kültür değil birçok canlı için bir kültür ve yaşam köprüsü oluşturmuştur. Bu zenginlik, yemeğimizden tutun görenek ve geleneklerimize yansımız, çeşitler dünyasının amiral gemisi olmuştuk. Bu köprüden çok kültür geçti. Şimdi hepsini saymayacağız. Ancak dünya inancına damgasını vurmuş çeşitli dinleri burada yüzyıllarca kol kola, yan yana, kardeşçe, dostça yüzlerce yıl yaşayarak insanlığı örnek olmuştur. Altı, üstü, yanı din ve ırk savaşlarına sahne olan Hatay’ın bir barış adası olarak kalması örnek bir kültürün simgesi olmuştur. Sabahları okunan ezan, daha sonra kilisenin çanı ve Yahudilerin sinagoglarından yükselen sesler hiç kimseyi rahatsız etmezdi. Dinlerin birbirine saygılı olduğu bir şehirdir Hatay… Oyunlarımızda, mabetlerimizde, komşuluk ilişkilerimizde bu saygıyı hep yaşattık. Oyunlarımızda Müslüman, Yahudi, Hristiyan, Süryani, Mecusi ve onların çeşitli mezhepleri hep saygı ve birlik içinde yaşadık. Hatta bir Yahudi kız ilkokulda benim platonik aşkım bile olmuştu.
Ay ışığı sokağa vurmuştu, çeşitli yaşlarda çocuklar grup oluşturmuş kendilerine göre oyunlar kurmuş, koşuşturuyorlardı. Büyükler duvarların üzerine oturmuş geyik muhabbeti yapıyor; orta yaşlılar karanlıkta saklambaç oynuyor, küçükler ise halka oluşturmuş tavşan kaç tazı tut oynuyorlardı. Bir iki katlı evlerin pencerelerinden ışıklar sızıyordu. Bazı evlerden gramofon sesi geliyordu. Gecenin sessizliğinde hoş bir koşuşturma sokağı dolduruyordu. İnsanlar olumsuz bir şey olur olasılığını bile akıllarına getirmiyorlardı. Çünkü bu sokağın çocukları kendi çocukları gibiydi. Çoğu zaman yemeklerini bile paylaşan bir komşuluk anlayışı vardı. Bu özelliği ile küresel bir beğeni kazanmıştı…
Bu şehir kadim bir şehirdi, Afrika’da evrimleşip yola çıkan ve yaklaşık 100.000 yıl sonra insanların uğradıkları ve konakladıkları yerlerden biri bu şehrin bulunduğu yer olmuştu; bu ilk ziyaretçilerin kalıntısını bugün Üç Ağızlı mağarasında bulunan kalıntılardan biliyoruz. Hatay o dönemde bile estetiğin yeşerdiği yerlerden biri olmuştur; mağarada bulunan kolye ve küpeler bu günkü benzerlerini aratmaz. Sadece insanlar mı, yüzlerce bitki ve hayvan çeşidi Afrika’dan, Arap Yarımadasından bu dağlar aracılığı ile Anadolu’ya ve dünyanın geri kalan yerlerine ulaşmıştır. Hatay sadece kültür değil birçok canlı için bir kültür ve yaşam köprüsü oluşturmuştur. Bu zenginlik, yemeğimizden tutun görenek ve geleneklerimize yansımız, çeşitler dünyasının amiral gemisi olmuştuk. Bu köprüden çok kültür geçti. Şimdi hepsini saymayacağız. Ancak dünya inancına damgasını vurmuş çeşitli dinleri burada yüzyıllarca kol kola, yan yana, kardeşçe, dostça yüzlerce yıl yaşayarak insanlığı örnek olmuştur. Altı, üstü, yanı din ve ırk savaşlarına sahne olan Hatay’ın bir barış adası olarak kalması örnek bir kültürün simgesi olmuştur. Sabahları okunan ezan, daha sonra kilisenin çanı ve Yahudilerin sinagoglarından yükselen sesler hiç kimseyi rahatsız etmezdi. Dinlerin birbirine saygılı olduğu bir şehirdir Hatay… Oyunlarımızda, mabetlerimizde, komşuluk ilişkilerimizde bu saygıyı hep yaşattık. Oyunlarımızda Müslüman, Yahudi, Hristiyan, Süryani, Mecusi ve onların çeşitli mezhepleri hep saygı ve birlik içinde yaşadık. Hatta bir Yahudi kız ilkokulda benim platonik aşkım bile olmuştu.