Emine ŞENYAŞAR annenin acısı bu toprakların acısıydı. Adalet için adalet sarayının önünde eylem nöbetine oturmuştu. Yüreği yüce, inadı dağ gibi, umudu nehir gibi akan bir anneydi. Üç can toprağa, bir can zindana gönderilmişti. İşlemeyen adaleti arıyordu. Adaleti aramanın ana tanrıçası olmuştu. Bedeni ve yüreği yasta, elinde kırmızı karanfil, üç yüreği sarmıştı kefene. Boynu bükük, yüreği yaralıydı. Alnında yanardı isyan ateşi. İradesinde alevlenen direnişteydi umudu.
Bakışı şafağın kızılıydı, her sabah kan damlardı yüreğine. Zulmün karanlık izleri duruyordu bakışlarında. Fırat nehri gibi hırçın hırçın akardı isyanı. Yüreğini kadim şehre yastık etmiş, lirik lirik yakıyordu ağıtları. Vicdan kırgın, gök kırgın, toprak kırgındı…
Bir ses, bir çığlık, bir tebessüm, hakikat, vicdan ve adaleti arıyordu.
Emine ŞENYAŞAR annenin acısı bu toprakların acısıydı. Adalet için adalet sarayının önünde eylem nöbetine oturmuştu. Yüreği yüce, inadı dağ gibi, umudu nehir gibi akan bir anneydi. Üç can toprağa, bir can zindana gönderilmişti. İşlemeyen adaleti arıyordu. Adaleti aramanın ana tanrıçası olmuştu. Bedeni ve yüreği yasta, elinde kırmızı karanfil, üç yüreği sarmıştı kefene. Boynu bükük, yüreği yaralıydı. Alnında yanardı isyan ateşi. İradesinde alevlenen direnişteydi umudu.
Bakışı şafağın kızılıydı, her sabah kan damlardı yüreğine. Zulmün karanlık izleri duruyordu bakışlarında. Fırat nehri gibi hırçın hırçın akardı isyanı. Yüreğini kadim şehre yastık etmiş, lirik lirik yakıyordu ağıtları. Vicdan kırgın, gök kırgın, toprak kırgındı…
Bir ses, bir çığlık, bir tebessüm, hakikat, vicdan ve adaleti arıyordu.