Adem’den Önce, geceleri rüyasında insanlığın ilk dönemlerinde, henüz ateşin bulunmadığı zamanlarda yaşadığını gören bir gencin ağzından acımasız, vahşi, yalnız güçlülerin hayatta kaldığı ilkel dünyanın ve büyük yırtıcılardan korunmak için ağaç tepelerinde ya da dik uçurumlardaki mağaralarda uyumak zorunda kalan, konuşamayan, çıkardığı seslerle anlaşan ilkel insanın hikâyesini anlatır.
Her yaştan okura kendi uzak geçmişini, kolektif bilinçaltının derinliklerini böylesine canlı, derin bir özdeşleşme yaratarak anlatmayı başaran roman yazarının deyimiyle, “yazılmış en ilkel hikaye”dir. Üst Paleolitik Çağ’dan başlayıp ilkel bir varlıktan insana dönüşmenin soluk kesen serüvenini Jack London’ın kaleminden, onun hayal gücünün biçimlendirdiği haliyle okumak başlı başına bir macera.
Adem’den Önce, geceleri rüyasında insanlığın ilk dönemlerinde, henüz ateşin bulunmadığı zamanlarda yaşadığını gören bir gencin ağzından acımasız, vahşi, yalnız güçlülerin hayatta kaldığı ilkel dünyanın ve büyük yırtıcılardan korunmak için ağaç tepelerinde ya da dik uçurumlardaki mağaralarda uyumak zorunda kalan, konuşamayan, çıkardığı seslerle anlaşan ilkel insanın hikâyesini anlatır.
Her yaştan okura kendi uzak geçmişini, kolektif bilinçaltının derinliklerini böylesine canlı, derin bir özdeşleşme yaratarak anlatmayı başaran roman yazarının deyimiyle, “yazılmış en ilkel hikaye”dir. Üst Paleolitik Çağ’dan başlayıp ilkel bir varlıktan insana dönüşmenin soluk kesen serüvenini Jack London’ın kaleminden, onun hayal gücünün biçimlendirdiği haliyle okumak başlı başına bir macera.