Arnavut yazar Mira Meksi, Türkçeye çevrilen ilk romanı Agatha Christie’nin Kutusu’nda baş döndürücü bir gizem sarmalı oluşturuyor. Aşk, ihanet ve cinayetin sırt sırta yürüdüğü kanlı serüven, okuyucuyu, Miss Marple, Hercule Poirot ve Sherlock Holmes gibi yüksek gözlem gücüne sahip birer dedektife dönüştürüyor ve kendisini, sinsice içine çekildiği polisiye girdabından çıkaracak bir anahtar aramaya çıkarıyor.
Arnavut diplomat Mithat Bey ile genç sanatçı Nineta’nın, rüyaya benzeyen fakat yok edici bir güç de taşıyan aşklarının perçinlediği romanda, arka planda Arnavutluk’un bir asırdır süregelen sorunları ve Balkan devletlerinin siyasi arenadaki çekişmeleri ele alınıyor. Arnavut halkının sesini duyurmak amacıyla tozlu arşivlerin derinliklerinde kalmış gizli antlaşma belgelerinin izini süren başarılı diplomat, “aşkı cömertçe armağan eden büyüleyici şehir” İstanbul’da, rüyalarının şehrini yaşamakla şehrin rüyasını yaşamak arasında gidip geliyor.
Arnavut yazar Mira Meksi, Türkçeye çevrilen ilk romanı Agatha Christie’nin Kutusu’nda baş döndürücü bir gizem sarmalı oluşturuyor. Aşk, ihanet ve cinayetin sırt sırta yürüdüğü kanlı serüven, okuyucuyu, Miss Marple, Hercule Poirot ve Sherlock Holmes gibi yüksek gözlem gücüne sahip birer dedektife dönüştürüyor ve kendisini, sinsice içine çekildiği polisiye girdabından çıkaracak bir anahtar aramaya çıkarıyor.
Arnavut diplomat Mithat Bey ile genç sanatçı Nineta’nın, rüyaya benzeyen fakat yok edici bir güç de taşıyan aşklarının perçinlediği romanda, arka planda Arnavutluk’un bir asırdır süregelen sorunları ve Balkan devletlerinin siyasi arenadaki çekişmeleri ele alınıyor. Arnavut halkının sesini duyurmak amacıyla tozlu arşivlerin derinliklerinde kalmış gizli antlaşma belgelerinin izini süren başarılı diplomat, “aşkı cömertçe armağan eden büyüleyici şehir” İstanbul’da, rüyalarının şehrini yaşamakla şehrin rüyasını yaşamak arasında gidip geliyor.