Şilili yazar Antonio Skármeta bugün dünyaca ünlü bir yazarsa bunu kuşkusuz Neruda’nın Postacısı adlı romanına borçludur. Ünlü şair Pablo Neruda ile onun sayesinde kelimeler ve imgelerin baştan çıkarıcı gücünü keşfeden postacısı arasındaki dostluğu konu alan roman, 1994 yılında Postacı ismiyle sinemaya uyarlanmış ve ertesi sene birçok dalda Oscar ödülüne aday gösterilerek büyük ses getirmişti. Skármeta bu sayede şöhrete kavuşmuş olsa da yazarlığı eserinin gölgesinde kalmış ve örneğin romancılığı yanında aynı zamanda ne kadar usta bir öykücü olduğu yeterince takdir edilmemiştir.
Meksikalı yazar Juan Villoro’nun derlediği bu öykü seçkisi işte bu eksikliği gidermek üzere hazırlanmış. Kitap, Skármeta’nın öykücülüğünün çıkış noktalarını, kendi diline getirdiği yenilikleri, üslup arayışlarını ve bu arayışların ardındaki kaygı ve etkileşimleri ortaya koyacak nitelikte toplam 13 öyküden oluşuyor. İçerisinde, Skármeta’nın da yıllarca sürgün hayatı yaşamasına neden olacak askeri darbenin hem öncesi hem de sonrasından izler bulabileceğiniz gibi, yazarın neredeyse bir CD dolusu atıfla arka planda zengin bir müzik arşivi oluşturarak keyifli bir dinleti imkânı sunduğunu fark edeceksiniz. Kitabın son öyküsü ise yine büyük bir yazara, Borges’e selam niteliğinde...
Şilili yazar Antonio Skármeta bugün dünyaca ünlü bir yazarsa bunu kuşkusuz Neruda’nın Postacısı adlı romanına borçludur. Ünlü şair Pablo Neruda ile onun sayesinde kelimeler ve imgelerin baştan çıkarıcı gücünü keşfeden postacısı arasındaki dostluğu konu alan roman, 1994 yılında Postacı ismiyle sinemaya uyarlanmış ve ertesi sene birçok dalda Oscar ödülüne aday gösterilerek büyük ses getirmişti. Skármeta bu sayede şöhrete kavuşmuş olsa da yazarlığı eserinin gölgesinde kalmış ve örneğin romancılığı yanında aynı zamanda ne kadar usta bir öykücü olduğu yeterince takdir edilmemiştir.
Meksikalı yazar Juan Villoro’nun derlediği bu öykü seçkisi işte bu eksikliği gidermek üzere hazırlanmış. Kitap, Skármeta’nın öykücülüğünün çıkış noktalarını, kendi diline getirdiği yenilikleri, üslup arayışlarını ve bu arayışların ardındaki kaygı ve etkileşimleri ortaya koyacak nitelikte toplam 13 öyküden oluşuyor. İçerisinde, Skármeta’nın da yıllarca sürgün hayatı yaşamasına neden olacak askeri darbenin hem öncesi hem de sonrasından izler bulabileceğiniz gibi, yazarın neredeyse bir CD dolusu atıfla arka planda zengin bir müzik arşivi oluşturarak keyifli bir dinleti imkânı sunduğunu fark edeceksiniz. Kitabın son öyküsü ise yine büyük bir yazara, Borges’e selam niteliğinde...