Elinizdeki eser, İbn Arabî’nin “Tevhid” konusunu ele aldığı kısa ama içeriği oldukça yoğun bir eserdir. Bu nedenle eser değişik adlarla ve şerhlerle birçok kez Türkçeye çevrilmiştir. Risâlenin merkezinde Hz. Peygamber’in zikretmiş olduğu “Men arefe nefsehu fegad arefe Rabbehu / Nefsini bilen Rabbini bilir.” hadis-i şerifi vardır. İbn Arabî, bu hadisten hareketle -öğrencisi ve evlatlığı Konevî tarafından- “vahdet-i vücut” olarak adlandırılan ve sistemleştirilen “Tevhid” anlayışını derinlikli ve ufuk açıcı bir şekilde işlemiştir. Tasavvufta, “La mevcude illa Hu / O’ndan başka varlık yoktur.” şeklinde ifade bulan nazariye, İbn Arabî’nin bu risâlesi ile tedvin olmuş, tahkim bulmuştur.
Elinizdeki eser, İbn Arabî’nin “Tevhid” konusunu ele aldığı kısa ama içeriği oldukça yoğun bir eserdir. Bu nedenle eser değişik adlarla ve şerhlerle birçok kez Türkçeye çevrilmiştir. Risâlenin merkezinde Hz. Peygamber’in zikretmiş olduğu “Men arefe nefsehu fegad arefe Rabbehu / Nefsini bilen Rabbini bilir.” hadis-i şerifi vardır. İbn Arabî, bu hadisten hareketle -öğrencisi ve evlatlığı Konevî tarafından- “vahdet-i vücut” olarak adlandırılan ve sistemleştirilen “Tevhid” anlayışını derinlikli ve ufuk açıcı bir şekilde işlemiştir. Tasavvufta, “La mevcude illa Hu / O’ndan başka varlık yoktur.” şeklinde ifade bulan nazariye, İbn Arabî’nin bu risâlesi ile tedvin olmuş, tahkim bulmuştur.