Ben (Ebû Hanîfe), on altı yaşındayken babamla birlikte doksan altı yılında hacca gittim. Bu esnada insanların etrafında toplandığı bir şeyh gördüm ve babama, ‘Bu adam kim?’ diye sordum. Babam, ‘O, Muhammed’in (sav.) sahâbesinden Abdullâh b. Hâris b. Cez’dir.’ diye cevap verdi. Bu sefer babama, ‘Onun sahip olduğu nedir?’ şeklinde sual ettim. Babam, “Nebî’den (sav.) işittiği hadislerdir.’ yanıtını verdi. Bunun üzerine ben, ‘Dinlemek üzere beni onun yanına götür.’ diye babamdan talepte bulundum. Babam, önümde ilerleyerek insanların yolu açmalarını sağladı. Ben de ona doğru yaklaştım ve Abdullâh b. Hâris b. Cez’in şöyle dediğini işittim: Ben, Resûlullâh’ı (sav.) şöyle derken duydum: ‘Kim, Allah’ın dininde tefakkuh elde ederse Allah onun isteklerini karşılar ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır.’
Ben (Ebû Hanîfe), on altı yaşındayken babamla birlikte doksan altı yılında hacca gittim. Bu esnada insanların etrafında toplandığı bir şeyh gördüm ve babama, ‘Bu adam kim?’ diye sordum. Babam, ‘O, Muhammed’in (sav.) sahâbesinden Abdullâh b. Hâris b. Cez’dir.’ diye cevap verdi. Bu sefer babama, ‘Onun sahip olduğu nedir?’ şeklinde sual ettim. Babam, “Nebî’den (sav.) işittiği hadislerdir.’ yanıtını verdi. Bunun üzerine ben, ‘Dinlemek üzere beni onun yanına götür.’ diye babamdan talepte bulundum. Babam, önümde ilerleyerek insanların yolu açmalarını sağladı. Ben de ona doğru yaklaştım ve Abdullâh b. Hâris b. Cez’in şöyle dediğini işittim: Ben, Resûlullâh’ı (sav.) şöyle derken duydum: ‘Kim, Allah’ın dininde tefakkuh elde ederse Allah onun isteklerini karşılar ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır.’