Sarıkamış savaşı bitip Ruslar çekildikten sonra, Sara, Sarıkamış'tayken yanlarında kaldığı Kirkor ve onun karısı Narman'la Erivan'a gidecek olan trene Kars'tan bindiklerinden beri saatler geçmişti. Daha Türk topraklarındaydılar. Türk toprakları soğuk ve hüzünlüydü. Büyük bir ölüm ve felaketin gölgesi insanların üzerine çökmüş, ıstırap, keder ve yoksulluğun acı çığlıkları her yana sinmişti.
Sara ve yanındaki karı koca zar zor cam kenarında bir yer bulmuşlardı. Katar çok uzundu ve çok yavaş ilerliyordu. Gözlerinin önünden ekinleri yakılmış tarlaları, taş taş üstünde kalmamış, yakılmış yıkılmış evleriyle bütün Kars geçiyordu. Yol kenarındaki köylerin, damlarında küme küme yatan, bir kısmı çırılçıplak soyulmuş, bir kısmı donla bırakılmış Türk çocuklarının cesetleri kapıların önünde birbirlerinin üzerine yığılmış, öte yanda ağızları açık, gözleri oyulmuş cesetler duruyordu. İnsan eti yiyerek domuz gibi olmuş köpeklerin, korkunç bakışları görenleri ürpertiyordu. Manzara dayanılacak gibi değildi.
Sarıkamış savaşı bitip Ruslar çekildikten sonra, Sara, Sarıkamış'tayken yanlarında kaldığı Kirkor ve onun karısı Narman'la Erivan'a gidecek olan trene Kars'tan bindiklerinden beri saatler geçmişti. Daha Türk topraklarındaydılar. Türk toprakları soğuk ve hüzünlüydü. Büyük bir ölüm ve felaketin gölgesi insanların üzerine çökmüş, ıstırap, keder ve yoksulluğun acı çığlıkları her yana sinmişti.
Sara ve yanındaki karı koca zar zor cam kenarında bir yer bulmuşlardı. Katar çok uzundu ve çok yavaş ilerliyordu. Gözlerinin önünden ekinleri yakılmış tarlaları, taş taş üstünde kalmamış, yakılmış yıkılmış evleriyle bütün Kars geçiyordu. Yol kenarındaki köylerin, damlarında küme küme yatan, bir kısmı çırılçıplak soyulmuş, bir kısmı donla bırakılmış Türk çocuklarının cesetleri kapıların önünde birbirlerinin üzerine yığılmış, öte yanda ağızları açık, gözleri oyulmuş cesetler duruyordu. İnsan eti yiyerek domuz gibi olmuş köpeklerin, korkunç bakışları görenleri ürpertiyordu. Manzara dayanılacak gibi değildi.