Türkiye’de evde, okulda, sokakta, siyasette… erkeğin hegemonyasının olduğunu görmekteyiz. Genel olarak, eğitim seviyesi yükseldikçe toplumsal cinsiyete ilişkin tutum ve davranışların modernize olduğu ve cinsiyet rolleri farkının azaldığı düşüncesi yaygındır. O halde eğitim seviyesinin en “yüksek” olduğu alan olarak akademide toplumsal cinsiyet rolleri nasıl işliyor? İşte Duygu Altınoluk bu çalışmasında “akademide erkeklerin nasıl hegemonyalarını dayattıklarına” odaklanmaktadır.
Erkeklik, en kestirmeden, toplumsal olarak inşa edilen ve devinim halinde olan bir olgudur. Eleştirel erkeklik çalışmaları, Batı ile kıyaslayınca Türkiye’de oldukça yeni bir alandır. Türkiye’deki erkeklik çalışmaları literatürüne bakıldığında da genellikle alt sosyo-ekonomik konumda bulunan ve eğitim düzeyi düşük erkekler ile onların erkeklik kimliğinin doğası üzerine çalışılmıştır. Bu bağlamda Altınoluk’un akademideki erkekliği çalışması, literatüre önemli bir katkıyı ifade etmektedir.
Türkiye’de evde, okulda, sokakta, siyasette… erkeğin hegemonyasının olduğunu görmekteyiz. Genel olarak, eğitim seviyesi yükseldikçe toplumsal cinsiyete ilişkin tutum ve davranışların modernize olduğu ve cinsiyet rolleri farkının azaldığı düşüncesi yaygındır. O halde eğitim seviyesinin en “yüksek” olduğu alan olarak akademide toplumsal cinsiyet rolleri nasıl işliyor? İşte Duygu Altınoluk bu çalışmasında “akademide erkeklerin nasıl hegemonyalarını dayattıklarına” odaklanmaktadır.
Erkeklik, en kestirmeden, toplumsal olarak inşa edilen ve devinim halinde olan bir olgudur. Eleştirel erkeklik çalışmaları, Batı ile kıyaslayınca Türkiye’de oldukça yeni bir alandır. Türkiye’deki erkeklik çalışmaları literatürüne bakıldığında da genellikle alt sosyo-ekonomik konumda bulunan ve eğitim düzeyi düşük erkekler ile onların erkeklik kimliğinin doğası üzerine çalışılmıştır. Bu bağlamda Altınoluk’un akademideki erkekliği çalışması, literatüre önemli bir katkıyı ifade etmektedir.