Savaşın gölgesinde canlanan anılar...
Hoda Barakat, kendisine Necib Mahfuz Edebiyat Ödülü kazandıran Akdeniz Sürgünü'nde, iç savaş sonrası harap olmuş Beyrut'ta, babasının kumaş dükkânının yıkıntıları arasında hayatta kalmaya çalışan, halüsinasyonlar gören yalnız bir adamın çokkatmanlı hikâyesini anlatıyor.
Issız, yer yer gerçeküstü ve hatta distopik sayılabilecek bir şehir manzarası fonunda, hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı metinde yazar, Doğu Akdeniz kültürünü ve felsefesini incelikli bir şekilde yansıtıyor, Lübnan'ın zengin kültürel kumaşının nasıl dokunduğuna dair şiirsel bir anlatı sunuyor.
Güçlü tarihsel arka planında, Orta Doğu'daki giyim tercihlerinin evrimine ve bunun günlük hayattaki etkilerine de yer veren roman; geriye dönüşlerle örülü hikâyesini savaş, travma ve insan üzerinden şekillendiriyor.
''İpekten kadınlar vardır; annen de ipekten, büyüdüğünde sen de anlayacaksın.''
Akdeniz Sürgünü, Lübnan İç Savaşı'nın yaşandığı puslu yıllara götürüyor, Beyrut'u yerle bir eden bombardımanlardan birinde harap olmuş bir kumaşçı dükkânının kapılarını sonuna kadar açıyor. Kumaşlar ve renkler arasında buğulu bir kompozisyon kuran yazar Hoda Barakat; okuru, dünyaya bir de ketenin, kadifenin, ipeğin, dantelin yani kumaşların gözünden bakmaya çağırıyor. Baba yadigârı bir dükkânın yıkıntıları arasında, sanrıların ve halüsinasyonların esiri olmuş bir adamın geçmişiyle hesaplaşmasını gözler önüne seren eser; kâbusu andıran bir şehirde, eski güzel anıların, tekinsiz mutlulukların izini süren kahramanının iç dünyasını ustalıkla aktarıyor. Okurlar, kitabın yaydığı eski Beyrut ışıltısı eşliğinde insan ruhunun karanlık dehlizlerinde dolaşırken, rengârenk kumaşların iyileştirici özelliğini âdeta teninde hissediyor.
Bazı kumaşlar gibi insan ruhunun da ''sentetik'' sayılabilecek bir değişim ve dönüşüm sürecinden nasibini alabileceğine dikkat çeken roman, insanların mekân ve zaman ekseninde kumaşın değerini ve önemini unutmalarından dem vuruyor.
Damıtılmış hikâyesinin yanı sıra üslubu ve diliyle de farklılaşan Akdeniz Sürgünü, Beyrut'u yaşayan ve yaşatan, sofistike bir metne dönüşüyor.
''Bana dön ve kadifeyi anlat. Benim nasıl kadifeye dönüştüğümü anlat.''
Savaşın gölgesinde canlanan anılar...
Hoda Barakat, kendisine Necib Mahfuz Edebiyat Ödülü kazandıran Akdeniz Sürgünü'nde, iç savaş sonrası harap olmuş Beyrut'ta, babasının kumaş dükkânının yıkıntıları arasında hayatta kalmaya çalışan, halüsinasyonlar gören yalnız bir adamın çokkatmanlı hikâyesini anlatıyor.
Issız, yer yer gerçeküstü ve hatta distopik sayılabilecek bir şehir manzarası fonunda, hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı metinde yazar, Doğu Akdeniz kültürünü ve felsefesini incelikli bir şekilde yansıtıyor, Lübnan'ın zengin kültürel kumaşının nasıl dokunduğuna dair şiirsel bir anlatı sunuyor.
Güçlü tarihsel arka planında, Orta Doğu'daki giyim tercihlerinin evrimine ve bunun günlük hayattaki etkilerine de yer veren roman; geriye dönüşlerle örülü hikâyesini savaş, travma ve insan üzerinden şekillendiriyor.
''İpekten kadınlar vardır; annen de ipekten, büyüdüğünde sen de anlayacaksın.''
Akdeniz Sürgünü, Lübnan İç Savaşı'nın yaşandığı puslu yıllara götürüyor, Beyrut'u yerle bir eden bombardımanlardan birinde harap olmuş bir kumaşçı dükkânının kapılarını sonuna kadar açıyor. Kumaşlar ve renkler arasında buğulu bir kompozisyon kuran yazar Hoda Barakat; okuru, dünyaya bir de ketenin, kadifenin, ipeğin, dantelin yani kumaşların gözünden bakmaya çağırıyor. Baba yadigârı bir dükkânın yıkıntıları arasında, sanrıların ve halüsinasyonların esiri olmuş bir adamın geçmişiyle hesaplaşmasını gözler önüne seren eser; kâbusu andıran bir şehirde, eski güzel anıların, tekinsiz mutlulukların izini süren kahramanının iç dünyasını ustalıkla aktarıyor. Okurlar, kitabın yaydığı eski Beyrut ışıltısı eşliğinde insan ruhunun karanlık dehlizlerinde dolaşırken, rengârenk kumaşların iyileştirici özelliğini âdeta teninde hissediyor.
Bazı kumaşlar gibi insan ruhunun da ''sentetik'' sayılabilecek bir değişim ve dönüşüm sürecinden nasibini alabileceğine dikkat çeken roman, insanların mekân ve zaman ekseninde kumaşın değerini ve önemini unutmalarından dem vuruyor.
Damıtılmış hikâyesinin yanı sıra üslubu ve diliyle de farklılaşan Akdeniz Sürgünü, Beyrut'u yaşayan ve yaşatan, sofistike bir metne dönüşüyor.
''Bana dön ve kadifeyi anlat. Benim nasıl kadifeye dönüştüğümü anlat.''