Alacakaranlık

Stok Kodu:
9789750849183
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
104
Baskı:
11
Basım Tarihi:
2024-05
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Orijinal Adı:
Sayeruşen
Kategori:
%30 indirimli
90,00TL
63,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 7,70TL
9789750849183
1040308
Alacakaranlık
Alacakaranlık
63.00

Aylak Köpek ve Üç Damla Kan’la beraber Sâdık Hidâyet’in öykülerini bir araya getiren kitaplardan biri olan Alacakaranlık’ta, modern İran edebiyatının kurucularından bu en gizemlisinin gözde temaları geniş bir tür ve anlatım çeşitliliği içinde okur karşısına çıkıyor: İnsanlığın mutlak maddi mutluluğa ulaştığı bir gelecekte insanların karanlık tarafı sinsi bir hastalık gibi kendini gösteriyor; bebeğiyle yalnız başına kalmış bir kadın zorba kocasını şehir şehir, kasaba kasaba arıyor; Avrupa’ya okumaya giden İranlı bir delikanlı aşkı beklenmedik bir yerde ve kılıkta buluyor; bir mezarlıkta ölüler ruh, madde, yaşam ve ölüm üstüne tartışıyor…

Farklı edebi türlere uğrayan Hidâyet, şiddet ve tutkunun hüküm sürdüğü bir manzarayı ve yalnızlığını yenmek için her yolu deneyen insanı resmediyor.

Basık meyhanelerin kırmızı lambaları, kaçak adamlar, acayip acayip suratlar, bu tip insanlara yaraşan küçük ve gizemli kahvehaneler peş peşe gözünün önünden geçiyordu. Limanda zift ve balık yağı kokularıyla karışık nemli ve serin bir rüzgâr esiyor, demir direklerin üstündeki renkli lambalar göz kırpıyordu. İrili ufaklı gemilerin, kayıkların, yelkenlilerin gürültüsü arasında bir sürü işçi, hırsız, ipini koparmış, sürmeyi insanın gözünden çalan yankesici, hasılı Âdem soyundan ve her ırktan insan görülüyordu. (…) Büyük bir gemi sahile demirlemişti ve uzaktan dizi dizi ışıkları yanıyordu. Küçük dünyalar gibi, yüzen bir şehir gibi denizin sularını yarıyor, uzak ülkelerden değişik yapılarda, acayip diller konuşan insanları limana getiriyor, bu insanlar şehir tarafından çekilip hazmediliyordu. (...) Hayat denen şey tamamen yapmacık, saçma ve belirsiz geldi ona.

(“Perde Arkasındaki Bebek” adlı öyküden)

Aylak Köpek ve Üç Damla Kan’la beraber Sâdık Hidâyet’in öykülerini bir araya getiren kitaplardan biri olan Alacakaranlık’ta, modern İran edebiyatının kurucularından bu en gizemlisinin gözde temaları geniş bir tür ve anlatım çeşitliliği içinde okur karşısına çıkıyor: İnsanlığın mutlak maddi mutluluğa ulaştığı bir gelecekte insanların karanlık tarafı sinsi bir hastalık gibi kendini gösteriyor; bebeğiyle yalnız başına kalmış bir kadın zorba kocasını şehir şehir, kasaba kasaba arıyor; Avrupa’ya okumaya giden İranlı bir delikanlı aşkı beklenmedik bir yerde ve kılıkta buluyor; bir mezarlıkta ölüler ruh, madde, yaşam ve ölüm üstüne tartışıyor…

Farklı edebi türlere uğrayan Hidâyet, şiddet ve tutkunun hüküm sürdüğü bir manzarayı ve yalnızlığını yenmek için her yolu deneyen insanı resmediyor.

Basık meyhanelerin kırmızı lambaları, kaçak adamlar, acayip acayip suratlar, bu tip insanlara yaraşan küçük ve gizemli kahvehaneler peş peşe gözünün önünden geçiyordu. Limanda zift ve balık yağı kokularıyla karışık nemli ve serin bir rüzgâr esiyor, demir direklerin üstündeki renkli lambalar göz kırpıyordu. İrili ufaklı gemilerin, kayıkların, yelkenlilerin gürültüsü arasında bir sürü işçi, hırsız, ipini koparmış, sürmeyi insanın gözünden çalan yankesici, hasılı Âdem soyundan ve her ırktan insan görülüyordu. (…) Büyük bir gemi sahile demirlemişti ve uzaktan dizi dizi ışıkları yanıyordu. Küçük dünyalar gibi, yüzen bir şehir gibi denizin sularını yarıyor, uzak ülkelerden değişik yapılarda, acayip diller konuşan insanları limana getiriyor, bu insanlar şehir tarafından çekilip hazmediliyordu. (...) Hayat denen şey tamamen yapmacık, saçma ve belirsiz geldi ona.

(“Perde Arkasındaki Bebek” adlı öyküden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat