Son kozu kalan romanı başka adla basılmıştı. Kafasına kurşun sıkıp, bu dosyayı bırakmıştı. (2013) Ramiz holdingin mazisi bu dosyanın içindeydi. Ramiz Holdingin sahibi acaba hırsız Remzi mi, acaba bu romanını, editörü mü çalmıştı?
Savcı dosyayı okudu: Ağcaören, insanlıkta küçük meydan savaşıydı. İki cihan savaşında göklere de kan sıçramış, Uzun yayla, at oynağı, göçer Türkmen yazlığıydı. Son eşkıya da vurulmuş, kan davası, kan bedeli; şaman, eşkıya, göçerlik ruhu devam ediyordu. (1950) Frenklerin yolu daha yaylaklara düşmemişti.
Bey torunu Dönek Remzi kazara bir çocuk vurmuş, hapislerde haydutlardan her hüneri bellemişti. Remzi; artık her cins Bizans oyununda bir ustaydı. Bacısını kan bedeli kanlıya esir vermişler; ahıra atılan kıza, zulümler de başlamıştı. Bu küçük kız; hayvanlara, bakarak tüm insanlığı; insanlara, bakarak da hayvanlığı çözüyordu. Remzi; hapisten çıkacak, bacısını kurtaracak, çağdaş bir bey olmak için gerekeni yapacaktı. Üstelik de kanlısının halasına âşık olmuş, kel kafası güdük boyu hayli hayli karışmıştı.
Radyo ile traktörler yaylağa yeni girerken, (1955) Venedik, Karayip… Gezen (2013) editörü köy damına, plazalardan bakıyor, yazar ile “milenyumda Türkiye’yi” görüyordu.
Küçük patronluklar için büyük savaşlar çıkmıştı. Kazançlının umduğu rant; iki katır yükü paydı. Marshall yardımları ile Frenklik yaylağa girdi. Kirli ruhlar ataktayken, saf ruhlar, saf âşıkların direnişi kırılmıştı. Samanlık kızı Sanemle, Abbaslar da tepelendi. Haramilerdeki vefa günümüze erişmedi. Şaman kadın Cercis gibi biri daha yetişmedi.
Ağcaören ve köylüsü kadim bir dünyada kalmış; bu gündeki torunları, farklı bir dünya kurmuştu. Bin yıl sürecek değişim bir ömürde oluşurken; ortak akıl çağı bitmiş, tekil hinlik başlamıştı.
İnden çıkıp Ay’a giden insanlığın fıtratında pek çok şey hiç değişmedi. Erdem, vefa ve haysiyet; karşılıksız, tekil kaldı.
Aşka doymayan topraklar her fidanda umut arar. İşte bu ahvale inat, çıkar bir kardelen yazar.
Son kozu kalan romanı başka adla basılmıştı. Kafasına kurşun sıkıp, bu dosyayı bırakmıştı. (2013) Ramiz holdingin mazisi bu dosyanın içindeydi. Ramiz Holdingin sahibi acaba hırsız Remzi mi, acaba bu romanını, editörü mü çalmıştı?
Savcı dosyayı okudu: Ağcaören, insanlıkta küçük meydan savaşıydı. İki cihan savaşında göklere de kan sıçramış, Uzun yayla, at oynağı, göçer Türkmen yazlığıydı. Son eşkıya da vurulmuş, kan davası, kan bedeli; şaman, eşkıya, göçerlik ruhu devam ediyordu. (1950) Frenklerin yolu daha yaylaklara düşmemişti.
Bey torunu Dönek Remzi kazara bir çocuk vurmuş, hapislerde haydutlardan her hüneri bellemişti. Remzi; artık her cins Bizans oyununda bir ustaydı. Bacısını kan bedeli kanlıya esir vermişler; ahıra atılan kıza, zulümler de başlamıştı. Bu küçük kız; hayvanlara, bakarak tüm insanlığı; insanlara, bakarak da hayvanlığı çözüyordu. Remzi; hapisten çıkacak, bacısını kurtaracak, çağdaş bir bey olmak için gerekeni yapacaktı. Üstelik de kanlısının halasına âşık olmuş, kel kafası güdük boyu hayli hayli karışmıştı.
Radyo ile traktörler yaylağa yeni girerken, (1955) Venedik, Karayip… Gezen (2013) editörü köy damına, plazalardan bakıyor, yazar ile “milenyumda Türkiye’yi” görüyordu.
Küçük patronluklar için büyük savaşlar çıkmıştı. Kazançlının umduğu rant; iki katır yükü paydı. Marshall yardımları ile Frenklik yaylağa girdi. Kirli ruhlar ataktayken, saf ruhlar, saf âşıkların direnişi kırılmıştı. Samanlık kızı Sanemle, Abbaslar da tepelendi. Haramilerdeki vefa günümüze erişmedi. Şaman kadın Cercis gibi biri daha yetişmedi.
Ağcaören ve köylüsü kadim bir dünyada kalmış; bu gündeki torunları, farklı bir dünya kurmuştu. Bin yıl sürecek değişim bir ömürde oluşurken; ortak akıl çağı bitmiş, tekil hinlik başlamıştı.
İnden çıkıp Ay’a giden insanlığın fıtratında pek çok şey hiç değişmedi. Erdem, vefa ve haysiyet; karşılıksız, tekil kaldı.
Aşka doymayan topraklar her fidanda umut arar. İşte bu ahvale inat, çıkar bir kardelen yazar.