Alba Şehrinin Yirmi Üç Günü, İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan direnişçilerini ve savaş sonrasının taşra hayatını yalın bir gerçekçilikle anlatan on iki öyküden oluşuyor.
Kendisi de bir partizan olan, çağdaş İtalyan edebiyatının saklı hazinelerinden Beppe Fenoglio, kişisel deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı öykülerinde, partizanların mücadelesini en doğal haliyle resmediyor. Ellerinde dededen kalma tabancalarıyla Piemonte dağlarında faşistlerle karşı karşıya kalan gencecik insanlara samimi bir bakış yöneltiyor. Kırların rüzgârını, yağmurunu, insan doğasına özgü korkuları, neşeyi, arzuları ve öfkeyi dile getiriyor. Direniş yıllarının alışıldık kahramanlık sahnelerinden çok partizanların küçük dünyalarını ve savaş sonrasının sıradan yaşamını gözler önüne seren Beppe Fenoglio’nun eseri ilk kez Türkçede.
“Alba Şehrinin Yirmi Üç Günü, partizanların yaşamını ya da savaş sonrasında gençlerin kaygılarını aktaran, gerçeklerle dolu, sinematografik bir açıklığa sahip, tamamen nesnel bir psikolojik etkinlikte ve ham ama sade ve titiz üslubundan ödün vermeyen bir anlatıcının mizacını ortaya koyan öykülerdir.”
Italo Calvino
Alba Şehrinin Yirmi Üç Günü, İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan direnişçilerini ve savaş sonrasının taşra hayatını yalın bir gerçekçilikle anlatan on iki öyküden oluşuyor.
Kendisi de bir partizan olan, çağdaş İtalyan edebiyatının saklı hazinelerinden Beppe Fenoglio, kişisel deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı öykülerinde, partizanların mücadelesini en doğal haliyle resmediyor. Ellerinde dededen kalma tabancalarıyla Piemonte dağlarında faşistlerle karşı karşıya kalan gencecik insanlara samimi bir bakış yöneltiyor. Kırların rüzgârını, yağmurunu, insan doğasına özgü korkuları, neşeyi, arzuları ve öfkeyi dile getiriyor. Direniş yıllarının alışıldık kahramanlık sahnelerinden çok partizanların küçük dünyalarını ve savaş sonrasının sıradan yaşamını gözler önüne seren Beppe Fenoglio’nun eseri ilk kez Türkçede.
“Alba Şehrinin Yirmi Üç Günü, partizanların yaşamını ya da savaş sonrasında gençlerin kaygılarını aktaran, gerçeklerle dolu, sinematografik bir açıklığa sahip, tamamen nesnel bir psikolojik etkinlikte ve ham ama sade ve titiz üslubundan ödün vermeyen bir anlatıcının mizacını ortaya koyan öykülerdir.”
Italo Calvino