“Bu hikâyede sürpriz son yok!
Nasıl bittiği herkesçe biliniyor. Bilinmeyen, bu öyküyü nasıl yaşadığımızdır.
Bu kitabın konusu küçük İskender tarafından bir roman kurgusu olarak hastalığından önce belirlenmişti ve kısa bir süre sonra İskender, içinde ölüm olan bu hikâyeye kendini ana karakter olarak dahil etti:
‘Artık yazmamak için hiçbir mazeretin yok! Kitabının ana karakteri benim. Bu da benim sana vasiyetimdir. Bu kitap yazılacak!’
Her şey yaşandı.
Kurgu;
Gerçeğe,
Hayata,
Zamana ait!
Ben, sadece ona verdiğim sözü tuttum. Vasiyetini yerine getirdim.”
Nurgül Ulu, küçük İskender ile Bodrum’da başlayıp gelişen dostluğunu, İskender’in hastalığının teşhisinden ölümüne kadar geçen zamanı, iki şairin kendi aralarında “yağmurca” olarak adlandırdıkları lisandan süzerek anlatıyor.
Samimi, güçlü ve gerçek bir hikâye, bir vasiyet kitabı.
“Bu hikâyede sürpriz son yok!
Nasıl bittiği herkesçe biliniyor. Bilinmeyen, bu öyküyü nasıl yaşadığımızdır.
Bu kitabın konusu küçük İskender tarafından bir roman kurgusu olarak hastalığından önce belirlenmişti ve kısa bir süre sonra İskender, içinde ölüm olan bu hikâyeye kendini ana karakter olarak dahil etti:
‘Artık yazmamak için hiçbir mazeretin yok! Kitabının ana karakteri benim. Bu da benim sana vasiyetimdir. Bu kitap yazılacak!’
Her şey yaşandı.
Kurgu;
Gerçeğe,
Hayata,
Zamana ait!
Ben, sadece ona verdiğim sözü tuttum. Vasiyetini yerine getirdim.”
Nurgül Ulu, küçük İskender ile Bodrum’da başlayıp gelişen dostluğunu, İskender’in hastalığının teşhisinden ölümüne kadar geçen zamanı, iki şairin kendi aralarında “yağmurca” olarak adlandırdıkları lisandan süzerek anlatıyor.
Samimi, güçlü ve gerçek bir hikâye, bir vasiyet kitabı.