Jan Mişel, kapıdan çıkıp birkaç metre ilerledikten sonra önünde uzanan vadiye hayranlıkla baktı. Aslında o, hiçbir zaman kırların bu kadar güzel ve büyüleyici olabileceğini düşünmemişti.
Jan, küçük bir şehir çocuğuydu. O sadece asfalt caddelerin kenarındaki tozlu ağaçları, koparılması ve çoğunlukla üzerinde yürünmesi yasak çimleri ve çiçekleri biliyordu. Doğal bir şekilde sere serpe büyümüş, rastgele dikilmiş ağaçların, koparılması yasaklanmamış çiçekler ile üzerinde serbestçe oynanabilen çimenlerin varlığından habersizdi.
Küçük çocuk bu güzelliğin içinde derin derin nefes alarak ciğerlerine çektiği havada, akasya, çiğdem ve daha binlerce bitki ve hayvanın kokusunu alıyordu. Bu öylesine güçlü bir kokuydu ki, buna alışkın olmayanların başını döndürürdü.
Jan Mişel, kapıdan çıkıp birkaç metre ilerledikten sonra önünde uzanan vadiye hayranlıkla baktı. Aslında o, hiçbir zaman kırların bu kadar güzel ve büyüleyici olabileceğini düşünmemişti.
Jan, küçük bir şehir çocuğuydu. O sadece asfalt caddelerin kenarındaki tozlu ağaçları, koparılması ve çoğunlukla üzerinde yürünmesi yasak çimleri ve çiçekleri biliyordu. Doğal bir şekilde sere serpe büyümüş, rastgele dikilmiş ağaçların, koparılması yasaklanmamış çiçekler ile üzerinde serbestçe oynanabilen çimenlerin varlığından habersizdi.
Küçük çocuk bu güzelliğin içinde derin derin nefes alarak ciğerlerine çektiği havada, akasya, çiğdem ve daha binlerce bitki ve hayvanın kokusunu alıyordu. Bu öylesine güçlü bir kokuydu ki, buna alışkın olmayanların başını döndürürdü.