A’mâk-ı Hayâl, son devir Türk edebiyatımızın klasikleşmiş eserleri arasında mümtaz bir yere sahiptir. Eserde, felsefî-tasavvufî bilgi ve tecrübeler, geleneksel bir yöntem olan öğretici dil usulüyle okuyucuya sunulmuş, yazıldığı dönemin sosyokültürel sorunlarına da yer yer değinilmiştir. Ayrıca gerektiğinde açık bir şekilde, gerektiğinde remiz yoluyla birçok ayete, hadis-i şerife ve tasavvufî inceliğe atıfta bulunarak yazılmış bir seyr u sülûk hikâyesidir. Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi, kendi tefekküründe, hakikat veya ondan nasipdâr olarak gördüğü bazı inanç sistemlerine (Brahmanizm, Budizm, Hinduizm, Mecûsilik vb.) hikâyesinde yer vermiş ve söz konusu sistemlerin ögelerini de sıklıkla kullanmıştır.
Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi’nin eserin başında zikrettiği gibi; “Bu kitabı, hakikat endişesi taşıyan vicdanlar, sona dair konuları seven insanlar, zevkle okuyabilirler.”
A’mâk-ı Hayâl, son devir Türk edebiyatımızın klasikleşmiş eserleri arasında mümtaz bir yere sahiptir. Eserde, felsefî-tasavvufî bilgi ve tecrübeler, geleneksel bir yöntem olan öğretici dil usulüyle okuyucuya sunulmuş, yazıldığı dönemin sosyokültürel sorunlarına da yer yer değinilmiştir. Ayrıca gerektiğinde açık bir şekilde, gerektiğinde remiz yoluyla birçok ayete, hadis-i şerife ve tasavvufî inceliğe atıfta bulunarak yazılmış bir seyr u sülûk hikâyesidir. Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi, kendi tefekküründe, hakikat veya ondan nasipdâr olarak gördüğü bazı inanç sistemlerine (Brahmanizm, Budizm, Hinduizm, Mecûsilik vb.) hikâyesinde yer vermiş ve söz konusu sistemlerin ögelerini de sıklıkla kullanmıştır.
Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi’nin eserin başında zikrettiği gibi; “Bu kitabı, hakikat endişesi taşıyan vicdanlar, sona dair konuları seven insanlar, zevkle okuyabilirler.”