“Ana akım tarih kitaplarında ülke siyasetine yön veren isimlerin ve bu isimlerin icraatlarının genellikle kahramanlaştırılarak anlatılmasına şahit oluruz. Kahramanlaştırmak içinse her daim savaşlara, zaferlere ve ganimete ihtiyaç vardır. Bu, aynı zamanda bir arada yaşayan insanlarda aidiyet duygusunu pekiştirmenin yoludur. Bu ihtiyacı karşılamak içinse kahramanın karşısında bir düşman olmalıdır. Bu düşmanın nerede olduğuna bağlı olarak bulunulan yer ya “kurtarılır” ya da “işgal edilir”. Ganimet ise her zaman ve her durumda kutsallaştırılan topraktır. Bireyin var olma alanını belirleyen ve bu alanı sınırlayan toprak, mülkiyet hakkının meşrulaştırılıp evrensel bir hak olarak ilan edilmesiyle uğrunda topyekûn savaşılabilecek bir ideale dönüşür. Bu noktada, Amerikan coğrafyası ve tarihini belirleyen ve bunlara yön veren çatışma, savaş ve toprak politikalarının art alanını oluşturan ideolojik dinamiklerin incelenmesi günümüz dünya siyasetine ve yaşam biçimine yön veren en önemli küresel güçlerden biri olan Amerika Birleşik Devletleri'nin genel hatlarıyla aidiyet duygusunu ve hareket alanlarını nasıl geliştirdiğini öğrenmek adına önemlidir.”
Amerikan tarihini eko-eleştirel bir perspektifle savaş politikaları kapsamında inceleyen yazar, okuyuculara salt Amerikan tarihini şekillendiren olayları anlatmıyor; bu olayların sebeplerini irdeleyerek sonuçlarının doğaya ve “makbul vatandaş” dışında bırakılan “öteki” gruplara etkilerini de çözümlüyor.
“Ana akım tarih kitaplarında ülke siyasetine yön veren isimlerin ve bu isimlerin icraatlarının genellikle kahramanlaştırılarak anlatılmasına şahit oluruz. Kahramanlaştırmak içinse her daim savaşlara, zaferlere ve ganimete ihtiyaç vardır. Bu, aynı zamanda bir arada yaşayan insanlarda aidiyet duygusunu pekiştirmenin yoludur. Bu ihtiyacı karşılamak içinse kahramanın karşısında bir düşman olmalıdır. Bu düşmanın nerede olduğuna bağlı olarak bulunulan yer ya “kurtarılır” ya da “işgal edilir”. Ganimet ise her zaman ve her durumda kutsallaştırılan topraktır. Bireyin var olma alanını belirleyen ve bu alanı sınırlayan toprak, mülkiyet hakkının meşrulaştırılıp evrensel bir hak olarak ilan edilmesiyle uğrunda topyekûn savaşılabilecek bir ideale dönüşür. Bu noktada, Amerikan coğrafyası ve tarihini belirleyen ve bunlara yön veren çatışma, savaş ve toprak politikalarının art alanını oluşturan ideolojik dinamiklerin incelenmesi günümüz dünya siyasetine ve yaşam biçimine yön veren en önemli küresel güçlerden biri olan Amerika Birleşik Devletleri'nin genel hatlarıyla aidiyet duygusunu ve hareket alanlarını nasıl geliştirdiğini öğrenmek adına önemlidir.”
Amerikan tarihini eko-eleştirel bir perspektifle savaş politikaları kapsamında inceleyen yazar, okuyuculara salt Amerikan tarihini şekillendiren olayları anlatmıyor; bu olayların sebeplerini irdeleyerek sonuçlarının doğaya ve “makbul vatandaş” dışında bırakılan “öteki” gruplara etkilerini de çözümlüyor.