Heinrich von Kleist (1777-1811): 19. yüzyıl Alman edebiyatının en önemli yazarlarındandır. Tiyatro oyunları, şiirler ve öyküler yazdı. Kant’ı okuduktan sonra bilginin değerinden kuşkuya düştü, akla değil duyguya güvenmeyi tercih etti. Akıl ile duygu arasında süren zıtlık eserlerinin özünü oluşturdu. Öykülerinde insanların ve doğanın zorbalığı karşısında kendilerini tüketircesine bütün güçlerini harcayan kişileri konu aldı. Eserlerinde titizlikle seçilmiş sözcüklerle örülü güçlü bir ifade kullandı. Sanatsal dehası ile çağdaş yaşam ve edebiyatın pek çok sorununu önceden gören Kleist, kendisinden sonraki Alman ve Fransız yazarları için önemli bir ilk örnek oldu. Eser Plautus’un Amphitryon isimli eserinin Molière uyarlamasından esinlenmiştir. Kleist Tragedya ve komedyanın öğelerini bir araya getiren oyununda, insanlığın en eski konularından birini, aldatan masum kadın temasını ele alır. Kleist’ın yorumu Molière’in saraylı zarafetini geride bırakır ve kah ciddiyet kah nükteye yaslanan insana doğru ilerler. Thomas Mann’ın sözleriyle bu eser yapısal açıdan bir yandan toplumu anlatan bir komedya, diğer yandan metafizik bir deneydir.
Heinrich von Kleist (1777-1811): 19. yüzyıl Alman edebiyatının en önemli yazarlarındandır. Tiyatro oyunları, şiirler ve öyküler yazdı. Kant’ı okuduktan sonra bilginin değerinden kuşkuya düştü, akla değil duyguya güvenmeyi tercih etti. Akıl ile duygu arasında süren zıtlık eserlerinin özünü oluşturdu. Öykülerinde insanların ve doğanın zorbalığı karşısında kendilerini tüketircesine bütün güçlerini harcayan kişileri konu aldı. Eserlerinde titizlikle seçilmiş sözcüklerle örülü güçlü bir ifade kullandı. Sanatsal dehası ile çağdaş yaşam ve edebiyatın pek çok sorununu önceden gören Kleist, kendisinden sonraki Alman ve Fransız yazarları için önemli bir ilk örnek oldu. Eser Plautus’un Amphitryon isimli eserinin Molière uyarlamasından esinlenmiştir. Kleist Tragedya ve komedyanın öğelerini bir araya getiren oyununda, insanlığın en eski konularından birini, aldatan masum kadın temasını ele alır. Kleist’ın yorumu Molière’in saraylı zarafetini geride bırakır ve kah ciddiyet kah nükteye yaslanan insana doğru ilerler. Thomas Mann’ın sözleriyle bu eser yapısal açıdan bir yandan toplumu anlatan bir komedya, diğer yandan metafizik bir deneydir.