Anadolu Selçuklu hanedanının kentlerine ait, sulanan art bölgelerin parçasını oluşturan, sultanların sahip olduğu bahçeler, söz konusu zenginliğin bir kısmını oluşturmuştur. 11. yüzyılın sonundan itibaren Anadolu’da bulunan Selçuklular, yalnızca 13. yüzyılın ilk yarısında, yüzyıllardır nüfusu kırılmış ve savaşlarla bölünmüş bir bölgedeki toplumun temellerini oluşturmak için gerekli olan istikrarı kurmuştur. Orta çağ döneminde bahçe geleneği (11. yüzyıldan 13. yüzyıla) önemlidir. Bu kısmen önceki ve sonraki yüzyıllarda İslami bahçe geleneğinin fazlasıyla ünlü olmasından dolayıdır. Öncesinde Irak’a halifeye ait Samarra bahçeleri ve İspanya’daki Madinat al-Zahra, sonrasındaki Timur’un Semerkant ve Herat’ı, Safavi İsfahan ve Mughal Lahore ve Agra ile birlikte, karşılaştırma yapılabilecek, bu dönemden ileriki dönemlere çeşitli bağlantılar sağlayacak malzeme boldur. Okuyucu, bu eserde bu bağlantıların takip edilmediğini fark edecektir. Bu bir dereceye kadar, söz konusu dönemde Akdeniz’i çevreleyen küçük devletler tarafından geliştirilmiş olan, ortaçağ bahçesinin kendine has doğasından kaynaklanmaktadır. İslami bahçe geleneğinin daha sonraki gelişmelerini incelemekten bilinçli olarak kaçınılmıştır. Okuyucunun, daha iyi korunmuş ve belgelenmiş sonraki bahçelerin gölgesi olmadan, Anadolu Selçuklu Bahçeleri üzerinde ilk kez yoğunlaşabilecektir.
Anadolu Selçuklu hanedanının kentlerine ait, sulanan art bölgelerin parçasını oluşturan, sultanların sahip olduğu bahçeler, söz konusu zenginliğin bir kısmını oluşturmuştur. 11. yüzyılın sonundan itibaren Anadolu’da bulunan Selçuklular, yalnızca 13. yüzyılın ilk yarısında, yüzyıllardır nüfusu kırılmış ve savaşlarla bölünmüş bir bölgedeki toplumun temellerini oluşturmak için gerekli olan istikrarı kurmuştur. Orta çağ döneminde bahçe geleneği (11. yüzyıldan 13. yüzyıla) önemlidir. Bu kısmen önceki ve sonraki yüzyıllarda İslami bahçe geleneğinin fazlasıyla ünlü olmasından dolayıdır. Öncesinde Irak’a halifeye ait Samarra bahçeleri ve İspanya’daki Madinat al-Zahra, sonrasındaki Timur’un Semerkant ve Herat’ı, Safavi İsfahan ve Mughal Lahore ve Agra ile birlikte, karşılaştırma yapılabilecek, bu dönemden ileriki dönemlere çeşitli bağlantılar sağlayacak malzeme boldur. Okuyucu, bu eserde bu bağlantıların takip edilmediğini fark edecektir. Bu bir dereceye kadar, söz konusu dönemde Akdeniz’i çevreleyen küçük devletler tarafından geliştirilmiş olan, ortaçağ bahçesinin kendine has doğasından kaynaklanmaktadır. İslami bahçe geleneğinin daha sonraki gelişmelerini incelemekten bilinçli olarak kaçınılmıştır. Okuyucunun, daha iyi korunmuş ve belgelenmiş sonraki bahçelerin gölgesi olmadan, Anadolu Selçuklu Bahçeleri üzerinde ilk kez yoğunlaşabilecektir.