Kokulu yağ sürmek Yunan tanrıları zamanından beri vardı. Troya kahramanı Hektor’un cenazesinin Aphrodite tarafından kremlenmesi, Patroklos’un cenazesinin Akhilleus’un emri ile yağlanıp beyaz bir çarşafa sarılması gibi parfüm/kokulu yağlar, Antik Çağda yaşamın her alanında hem hediye kabı hem de içeriği ile düğünde, kişisel bakımda, tıpta ve cenazede kullanılan bir madde olarak değerini korumuştur. İ.Ö. 3000’de Eski Mısır’da Alabastron yapılışını gösteren duvar resimleri bilinmektedir. İ.Ö. 2000’de Minos ve Miken uygarlıklarında sevilen bir kap türü olmuştur. Alabastron Korint’e İ.Ö. 7. yüzyılın ortasında adalar yoluyla giren bir form olmuştur. Etimolojisi biçimiyle ilgilidir. Kulpsuz ve ayaksız olan, boynu keskince daralan armut biçimli bu kabın etimolojik tanımı “a –labe” yani kulpsuz tanımından gelmektedir. Genellikle taşımak ve duvara asmak için ip delikleri veya kulak gibi çıkıntıları yapılmıştır. İlk Alabastronlar Alabaster olarak adlandırılan su mermerinden, ayrıca mermerden, fayans, çeşitli metallerden, topraktan ve camdan yapılmışlardır. Bir parfüm kabı olarak tanımlanan bu kaplar vazo resimlerinde kadınların günlük bakımlarında, bazen palestrada, mezarla ilgili alanlarda lekythos gibi kokulu yağ içeren kaplarla sıkça yer almışlardır. Kitap çalışmasında Alabastronların form gelişimleri, kullanım alanları, vazolar üzerindeki betimlemeleri araştırılmıştır. Kitabın birinci bölümünde; kavramlar başlığı altında Alabastronun işlevi, etimolojisi, kullanılan malzeme, form ve vazolardaki betimlemeleri işlenmiştir. İkinci bölümde; Alabastron tipleri, biçimsel gelişim süreci ve kronolojisi yer almaktadır. Bu başlık altında İ.Ö. 2000 ve öncesindeki Mısır, Minos, Miken, I. Binde Korint, Attika, İtalya, Doğu Yunan Ege Adaları ve Batı Anadolu ile Dördüncü Yüzyıl Alabastronları ele alınmıştır.
Kokulu yağ sürmek Yunan tanrıları zamanından beri vardı. Troya kahramanı Hektor’un cenazesinin Aphrodite tarafından kremlenmesi, Patroklos’un cenazesinin Akhilleus’un emri ile yağlanıp beyaz bir çarşafa sarılması gibi parfüm/kokulu yağlar, Antik Çağda yaşamın her alanında hem hediye kabı hem de içeriği ile düğünde, kişisel bakımda, tıpta ve cenazede kullanılan bir madde olarak değerini korumuştur. İ.Ö. 3000’de Eski Mısır’da Alabastron yapılışını gösteren duvar resimleri bilinmektedir. İ.Ö. 2000’de Minos ve Miken uygarlıklarında sevilen bir kap türü olmuştur. Alabastron Korint’e İ.Ö. 7. yüzyılın ortasında adalar yoluyla giren bir form olmuştur. Etimolojisi biçimiyle ilgilidir. Kulpsuz ve ayaksız olan, boynu keskince daralan armut biçimli bu kabın etimolojik tanımı “a –labe” yani kulpsuz tanımından gelmektedir. Genellikle taşımak ve duvara asmak için ip delikleri veya kulak gibi çıkıntıları yapılmıştır. İlk Alabastronlar Alabaster olarak adlandırılan su mermerinden, ayrıca mermerden, fayans, çeşitli metallerden, topraktan ve camdan yapılmışlardır. Bir parfüm kabı olarak tanımlanan bu kaplar vazo resimlerinde kadınların günlük bakımlarında, bazen palestrada, mezarla ilgili alanlarda lekythos gibi kokulu yağ içeren kaplarla sıkça yer almışlardır. Kitap çalışmasında Alabastronların form gelişimleri, kullanım alanları, vazolar üzerindeki betimlemeleri araştırılmıştır. Kitabın birinci bölümünde; kavramlar başlığı altında Alabastronun işlevi, etimolojisi, kullanılan malzeme, form ve vazolardaki betimlemeleri işlenmiştir. İkinci bölümde; Alabastron tipleri, biçimsel gelişim süreci ve kronolojisi yer almaktadır. Bu başlık altında İ.Ö. 2000 ve öncesindeki Mısır, Minos, Miken, I. Binde Korint, Attika, İtalya, Doğu Yunan Ege Adaları ve Batı Anadolu ile Dördüncü Yüzyıl Alabastronları ele alınmıştır.