İnsan onuru anlayışından beslenen; özgürlükçü, evrensel, eşitlikçi, barışçıl temellere dayanan ve insanın salt insan olması sebebi ile sahip olduğu kabul edilen insan hakları, tarihsel süreç içerisinde tedricen gelişme göstermekle beraber gelişimini hala sürdürmektedir. İnsan haklarının geçirdiği söz konusu çok boyutlu gelişim sürecinde; insanın ön plana çıkarılması ile hak ve özgürlüklerin korunması amaçları önem kazanmaktadır. Bu doğrultuda insan hakları öncelikle (başta anayasalar olmak üzere) pozitif hukukta yerini almış, sonrasında ise koruma mekanizmaları sayesinde bu yerini güçlendirmiştir. Söz konusu süreç içerisinde, anayasanın üstünlüğü ilkesinin koruyucusu olan Anayasa Mahkemesi kurumu benimsenmiştir. Zamanla gelişen yetkileri çerçevesinde Anayasa Mahkemesi, insan haklarının bekçiliği işlevi ile insan hakları bakımından büyük önem kazanmıştır. Bu bağlamda günümüzde Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yolu, anayasa yargısının bir türü olarak, insan haklarının korunması bakımından büyük öneme sahiptir. Kişinin özgürlük alanının kamu gücü karşısında korunmasını ana hedef olarak belirleyen hukuk devleti ilkesi gereğince; kişilere yönelik hak ihlallerinin giderilmesi amacıyla, 2010 Anayasa değişiklikleri kapsamında yapılan düzenlemeler ile Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru mekanizması Türk Hukuk Sistemi'ne dahil edilmiştir. Bireysel başvuru yolunun getirilmesindeki asıl amaç; hak ve özgürlüklerin ulusal düzeyde etkin bir biçimde korunması ile Türkiye'nin uluslararası alandaki saygınlığının arttırılması olarak ifade edilebilmektedir. Bireysel başvuru yolu ile sağlanmak istenen amaç ise ancak etkin (işlevsel) bir uygulama neticesinde elde edilebilecektir. Bu bağlamda başta artan dosya yükü problemini çözmek maksadıyla kabul edilebilirlik aşaması işlevsellik bakımından büyük katkı sağlamaktadır. Diğer taraftan amacına hizmet edebilmesi adına kabul edilebilirlik aşamasının kendisi de yalın, basit ve hızlı olmak durumundadır. Bu sayede kişiler ihlaller karşısında zamanında korunma imkânına sahip olabilecektir. Çalışma kapsamında Türkiye'deki kabul edilebilirlik aşaması; mevzuat ve uygulamalar çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır.
İnsan onuru anlayışından beslenen; özgürlükçü, evrensel, eşitlikçi, barışçıl temellere dayanan ve insanın salt insan olması sebebi ile sahip olduğu kabul edilen insan hakları, tarihsel süreç içerisinde tedricen gelişme göstermekle beraber gelişimini hala sürdürmektedir. İnsan haklarının geçirdiği söz konusu çok boyutlu gelişim sürecinde; insanın ön plana çıkarılması ile hak ve özgürlüklerin korunması amaçları önem kazanmaktadır. Bu doğrultuda insan hakları öncelikle (başta anayasalar olmak üzere) pozitif hukukta yerini almış, sonrasında ise koruma mekanizmaları sayesinde bu yerini güçlendirmiştir. Söz konusu süreç içerisinde, anayasanın üstünlüğü ilkesinin koruyucusu olan Anayasa Mahkemesi kurumu benimsenmiştir. Zamanla gelişen yetkileri çerçevesinde Anayasa Mahkemesi, insan haklarının bekçiliği işlevi ile insan hakları bakımından büyük önem kazanmıştır. Bu bağlamda günümüzde Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yolu, anayasa yargısının bir türü olarak, insan haklarının korunması bakımından büyük öneme sahiptir. Kişinin özgürlük alanının kamu gücü karşısında korunmasını ana hedef olarak belirleyen hukuk devleti ilkesi gereğince; kişilere yönelik hak ihlallerinin giderilmesi amacıyla, 2010 Anayasa değişiklikleri kapsamında yapılan düzenlemeler ile Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru mekanizması Türk Hukuk Sistemi'ne dahil edilmiştir. Bireysel başvuru yolunun getirilmesindeki asıl amaç; hak ve özgürlüklerin ulusal düzeyde etkin bir biçimde korunması ile Türkiye'nin uluslararası alandaki saygınlığının arttırılması olarak ifade edilebilmektedir. Bireysel başvuru yolu ile sağlanmak istenen amaç ise ancak etkin (işlevsel) bir uygulama neticesinde elde edilebilecektir. Bu bağlamda başta artan dosya yükü problemini çözmek maksadıyla kabul edilebilirlik aşaması işlevsellik bakımından büyük katkı sağlamaktadır. Diğer taraftan amacına hizmet edebilmesi adına kabul edilebilirlik aşamasının kendisi de yalın, basit ve hızlı olmak durumundadır. Bu sayede kişiler ihlaller karşısında zamanında korunma imkânına sahip olabilecektir. Çalışma kapsamında Türkiye'deki kabul edilebilirlik aşaması; mevzuat ve uygulamalar çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır.