Yazdıkça yaşlanıyoruz. İlim yolu bir uzun yol. Öğrendikçe, ilim denizinin haşmeti ve derinliği karşısında hayretimiz artıyor. Yine de gayretle çalışmaya devam etmekten başka çare yoktur. Bu noktada imdada Yunus’un şu mısraları yetişmektedir:
Ne ilmim var ne tâ'atim
Ne gücüm var ne tâkatim
Meğer kıla inâyetin
Yüzümüzü ak Çalab'ım
Elinizdeki çalışma, hakların çatışması konusunu ele almayı amaçlamaktadır. Çatışma, ihtilaf ve uyuşmazlık hukuk alanının en temel kavramlarındandır. Konu haklar arasındaki çatışma olunca, devreye bir o kadar önemli bir mesele daha girmektedir. O da haklar. Ahlak felsefesinde de geniş bir incelemeye tabi tutulan ahlâkî hakların ve değerlerin çatışması, anayasal hakların çatışmasına teorik açıdan ışık tutabilir. Çünkü anayasal haklar, belirli bir önem atfedilen menfaat ve değerleri korumaktadır. Buna karşılık, hukukun kendine has doğası nedeniyle, ahlak felsefesinde tartışılmayan yönleri de bulunmaktadır.
Bu kapsamda, hakların çatışması bizatihi “ihtilaf alanı” olduğu gibi, çatışmaların çözüm yolları konusunda da çeşitli “ihtilaflar” bulunmaktadır. İhtilaflar, teorik görüş farklılıklarına bağlı olarak, haklar arasında çatışmanın mümkün olup olmadığı ve eğer mümkün görülürse bunların hangi yöntemlerle çözüleceği noktasında toplanmaktadır. Hakları çatıştırmanın onların “gücünü zayıflatacağı” iddiasıyla, çatışmayı önlemek için hakların alanını çatışmayacak şekilde “belirginleştiren” görüş, çatışma karşıtı bir görüştür. Buna karşılık, çatışmayı kabul edenler de kendi aralarında “çözüm yöntemleri” açısından ayrışmaktadırlar. Kısacası, hak çatışmalarını kural çatışmasına benzeterek çözüm arayanlardan tutalım, haklar arasında hiyerarşi oluşturarak, hakları bir teraziye koyup tartarak (dengeleme) veya kategorik sınıflandırmalar yaparak çözmeye çalışanlara kadar değişen yelpazede görüşler oluşmuştur. Bunlar arasında en yaygın kabul göreni ve uygulananı, hak çatışmalarını “dengeleme” yöntemi ile çözmeyi öneren görüştür. AYM ve AİHM uygulamasında da dengeleme dilinin hâkim olduğu göze çarpmaktadır. Biz de asli yöntem olarak dengeleme yöntemini benimsedik, fakat bu yöntemin uygun olmadığı alanlarda kategorik ve kural temelli yöntemin uygun olduğunu düşünüyoruz.
Yazdıkça yaşlanıyoruz. İlim yolu bir uzun yol. Öğrendikçe, ilim denizinin haşmeti ve derinliği karşısında hayretimiz artıyor. Yine de gayretle çalışmaya devam etmekten başka çare yoktur. Bu noktada imdada Yunus’un şu mısraları yetişmektedir:
Ne ilmim var ne tâ'atim
Ne gücüm var ne tâkatim
Meğer kıla inâyetin
Yüzümüzü ak Çalab'ım
Elinizdeki çalışma, hakların çatışması konusunu ele almayı amaçlamaktadır. Çatışma, ihtilaf ve uyuşmazlık hukuk alanının en temel kavramlarındandır. Konu haklar arasındaki çatışma olunca, devreye bir o kadar önemli bir mesele daha girmektedir. O da haklar. Ahlak felsefesinde de geniş bir incelemeye tabi tutulan ahlâkî hakların ve değerlerin çatışması, anayasal hakların çatışmasına teorik açıdan ışık tutabilir. Çünkü anayasal haklar, belirli bir önem atfedilen menfaat ve değerleri korumaktadır. Buna karşılık, hukukun kendine has doğası nedeniyle, ahlak felsefesinde tartışılmayan yönleri de bulunmaktadır.
Bu kapsamda, hakların çatışması bizatihi “ihtilaf alanı” olduğu gibi, çatışmaların çözüm yolları konusunda da çeşitli “ihtilaflar” bulunmaktadır. İhtilaflar, teorik görüş farklılıklarına bağlı olarak, haklar arasında çatışmanın mümkün olup olmadığı ve eğer mümkün görülürse bunların hangi yöntemlerle çözüleceği noktasında toplanmaktadır. Hakları çatıştırmanın onların “gücünü zayıflatacağı” iddiasıyla, çatışmayı önlemek için hakların alanını çatışmayacak şekilde “belirginleştiren” görüş, çatışma karşıtı bir görüştür. Buna karşılık, çatışmayı kabul edenler de kendi aralarında “çözüm yöntemleri” açısından ayrışmaktadırlar. Kısacası, hak çatışmalarını kural çatışmasına benzeterek çözüm arayanlardan tutalım, haklar arasında hiyerarşi oluşturarak, hakları bir teraziye koyup tartarak (dengeleme) veya kategorik sınıflandırmalar yaparak çözmeye çalışanlara kadar değişen yelpazede görüşler oluşmuştur. Bunlar arasında en yaygın kabul göreni ve uygulananı, hak çatışmalarını “dengeleme” yöntemi ile çözmeyi öneren görüştür. AYM ve AİHM uygulamasında da dengeleme dilinin hâkim olduğu göze çarpmaktadır. Biz de asli yöntem olarak dengeleme yöntemini benimsedik, fakat bu yöntemin uygun olmadığı alanlarda kategorik ve kural temelli yöntemin uygun olduğunu düşünüyoruz.