1987 yılında cezaevinden tahliye olmuştum. Dost ve arkadaş sohbetlerinde cezaevi gündeme geldiğinde, doğal olarak orada yaşanan anılar da paylaşılıyordu. Çoğunlukla şu tepkiyi alıyordum. ‘‘Bunları neden kendine saklıyorsun, niye yazmıyorsun?'' Bu tepkiler karşısında, benim yaşadıklarımı ve daha fazlasını binlerce insanın yaşadığını, benim yaşadıklarımın abartılmaması gerektiğini ifade ediyorum… Bu düşüncemin ‘‘doğru olmadığını, cezaevi gerçeklerinin yeteri kadar yazılmadığını'' ifade edenler çok oldu. Cezaevinde kalan arkadaşların da düşünceleri bu doğrultudaydı. Bu sohbetlerden sonra olabilir aslında diye düşünmeye başladım. Ama yazmaya başlayamadım bir türlü. İkna olmuş değildim henüz. Yemeklerde, sohbetlerde ‘‘ne yaptın yazmaya başladın mı ?'' diyenler eksik olmadı… Kızımız Eylem ve oğlumuz Eren de bu konuda oldukça ısrarlıydılar. ‘‘Bir kaybımın olmayacağını, denemem gerektiğini söylüyorlardı. Özellikle kızımız Eylem ‘‘babacığım kitap olarak basılmasa bile torununa (torunum Doğa) büyük bir miras kalır.'' Diye beni yüreklendirmeye çalıştı…Bu tepkiler bana moral oldu. Bunca zaman sonra 2013 Mart'ında cezaevi anılarımın yazımına başlama kararım netleşti. Zaman zaman kesintiye uğrasa da 2016 yılının sonunda noktalandı. Elinizdeki bu kitapta gözaltı işkencelerini, çeşitli cezaevlerinde yaşanan işkenceleri, oradaki yaşam biçimlerini, beden ve ruh sağlığımızı korumak için cezaevi idaresine karşı verdiğimiz mücadele örneklerini okuyacaksınız. Beni yüreklendiren ve destekleyen dostlarıma teşekkür ederim.
1987 yılında cezaevinden tahliye olmuştum. Dost ve arkadaş sohbetlerinde cezaevi gündeme geldiğinde, doğal olarak orada yaşanan anılar da paylaşılıyordu. Çoğunlukla şu tepkiyi alıyordum. ‘‘Bunları neden kendine saklıyorsun, niye yazmıyorsun?'' Bu tepkiler karşısında, benim yaşadıklarımı ve daha fazlasını binlerce insanın yaşadığını, benim yaşadıklarımın abartılmaması gerektiğini ifade ediyorum… Bu düşüncemin ‘‘doğru olmadığını, cezaevi gerçeklerinin yeteri kadar yazılmadığını'' ifade edenler çok oldu. Cezaevinde kalan arkadaşların da düşünceleri bu doğrultudaydı. Bu sohbetlerden sonra olabilir aslında diye düşünmeye başladım. Ama yazmaya başlayamadım bir türlü. İkna olmuş değildim henüz. Yemeklerde, sohbetlerde ‘‘ne yaptın yazmaya başladın mı ?'' diyenler eksik olmadı… Kızımız Eylem ve oğlumuz Eren de bu konuda oldukça ısrarlıydılar. ‘‘Bir kaybımın olmayacağını, denemem gerektiğini söylüyorlardı. Özellikle kızımız Eylem ‘‘babacığım kitap olarak basılmasa bile torununa (torunum Doğa) büyük bir miras kalır.'' Diye beni yüreklendirmeye çalıştı…Bu tepkiler bana moral oldu. Bunca zaman sonra 2013 Mart'ında cezaevi anılarımın yazımına başlama kararım netleşti. Zaman zaman kesintiye uğrasa da 2016 yılının sonunda noktalandı. Elinizdeki bu kitapta gözaltı işkencelerini, çeşitli cezaevlerinde yaşanan işkenceleri, oradaki yaşam biçimlerini, beden ve ruh sağlığımızı korumak için cezaevi idaresine karşı verdiğimiz mücadele örneklerini okuyacaksınız. Beni yüreklendiren ve destekleyen dostlarıma teşekkür ederim.