Büyük kısmı itibariyle 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile karşılaştırıldığında, özellikle şirketler hukuku alanında getirdiği değişiklik ve yeniliklerle, ticaret hukuku alanında çalışma yapmak isteyenler için oldukça bereketli bir kaynak haline gelmiştir. Anonim şirketlere sermaye olarak nakit dışı değerlerin, Türk hukukunda yerleşmiş terim ile "ayni sermaye" kalemlerinin getirilmesi konusunda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda kabul edilen yenilikler de bu kapsamdadır. Bu yeni düzenlemelerin TTK m. 578'de yer alan atıf dolayısıyla limited şirketler bakımından da uygulama alanı bulacak olması, söz konusu düzenlemelerin yaygınlık ve önemini artırmaktadır. Öte yandan ayni sermayeye ilişkin hükümlerin büyük ölçüde Türk hukukuna özgü olması, bu itibarla yalnızca bir iktibas çalışmasından ibaret kalmaması da kıymetlerini artıran bir faktör olarak değerlendirilmelidir. Nihayet konunun 6762 sayılı kanun döneminde dahi tüm cepheleriyle bir monografi düzeyinde incelenmemiş olması da bu çalışmayı doktora tez konusu olarak seçmek noktasında teşvik edici olmuştur.
Büyük kısmı itibariyle 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile karşılaştırıldığında, özellikle şirketler hukuku alanında getirdiği değişiklik ve yeniliklerle, ticaret hukuku alanında çalışma yapmak isteyenler için oldukça bereketli bir kaynak haline gelmiştir. Anonim şirketlere sermaye olarak nakit dışı değerlerin, Türk hukukunda yerleşmiş terim ile "ayni sermaye" kalemlerinin getirilmesi konusunda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda kabul edilen yenilikler de bu kapsamdadır. Bu yeni düzenlemelerin TTK m. 578'de yer alan atıf dolayısıyla limited şirketler bakımından da uygulama alanı bulacak olması, söz konusu düzenlemelerin yaygınlık ve önemini artırmaktadır. Öte yandan ayni sermayeye ilişkin hükümlerin büyük ölçüde Türk hukukuna özgü olması, bu itibarla yalnızca bir iktibas çalışmasından ibaret kalmaması da kıymetlerini artıran bir faktör olarak değerlendirilmelidir. Nihayet konunun 6762 sayılı kanun döneminde dahi tüm cepheleriyle bir monografi düzeyinde incelenmemiş olması da bu çalışmayı doktora tez konusu olarak seçmek noktasında teşvik edici olmuştur.