Demokrasi kavramı, tarih boyunca tartışılagelen bir kavram olup, demokratik sistemler belirli ölçütler vasıtası ile belirlenebilmektedir. Bu ölçütleri genel olarak sınırlı bir devlet modeli, birey hak ve özgürlüklerinin koruma altında olması ve siyasi iktidarın özgür seçimler vasıtası ile yönetime gelmesi, şeklinde ifade edebiliriz. Bunlara ilişkin her bir eksiklik, söz konusu devlet sistemini demokratik bir sistem olmaktan uzaklaştırmakta ve anti-demokratik bir yapıya yöneltmektedir. Anti-demokratik devlet sistemleri, demokratik ilkelerin eksik olduğu ya da tamamen yok sayıldığı sistemlerdir. Bu sistemler, otoriter ve totaliter sistemler olarak iki ana başlığı ayrılabilmektedir.
Konumuz özelinde, anayasacılık faaliyet ve anayasaların varlığı gerek demokratik gerekse de anti-demokratik sistemler açısından ortak paydadır. Demokratik toplumlarda siyasi iktidarın meşruiyeti, hukuksallığından gelmektedir ve bu meşruiyetin temel dayanağını, anayasacılığın özüne uygun şekilde hazırlanan anayasalar oluşturmaktadır. Anayasacılığın özü devletin sınırlandırılması ve birey hak ve özgürlüklerinin koruma altına alınmasıdır. Bu açıdan bakıldığında demokratik devletler açısından, anayasacılığın ve buna bağlı olarak sistemin ve siyasi iktidarın meşruiyetini anayasal bir zemine oturtmak kolaydır. Anti-demokratik sistemler açısından ise durum bundan daha karmaşıktır.
Demokrasi kavramı, tarih boyunca tartışılagelen bir kavram olup, demokratik sistemler belirli ölçütler vasıtası ile belirlenebilmektedir. Bu ölçütleri genel olarak sınırlı bir devlet modeli, birey hak ve özgürlüklerinin koruma altında olması ve siyasi iktidarın özgür seçimler vasıtası ile yönetime gelmesi, şeklinde ifade edebiliriz. Bunlara ilişkin her bir eksiklik, söz konusu devlet sistemini demokratik bir sistem olmaktan uzaklaştırmakta ve anti-demokratik bir yapıya yöneltmektedir. Anti-demokratik devlet sistemleri, demokratik ilkelerin eksik olduğu ya da tamamen yok sayıldığı sistemlerdir. Bu sistemler, otoriter ve totaliter sistemler olarak iki ana başlığı ayrılabilmektedir.
Konumuz özelinde, anayasacılık faaliyet ve anayasaların varlığı gerek demokratik gerekse de anti-demokratik sistemler açısından ortak paydadır. Demokratik toplumlarda siyasi iktidarın meşruiyeti, hukuksallığından gelmektedir ve bu meşruiyetin temel dayanağını, anayasacılığın özüne uygun şekilde hazırlanan anayasalar oluşturmaktadır. Anayasacılığın özü devletin sınırlandırılması ve birey hak ve özgürlüklerinin koruma altına alınmasıdır. Bu açıdan bakıldığında demokratik devletler açısından, anayasacılığın ve buna bağlı olarak sistemin ve siyasi iktidarın meşruiyetini anayasal bir zemine oturtmak kolaydır. Anti-demokratik sistemler açısından ise durum bundan daha karmaşıktır.