Amerikan antropolojisinin kurucularından Franz Boas Antropoloji ve Modern Yaşam adlı eserin Türkçe çevirisiyle ilk kez okuyucu karşısına çıkıyor. Modern antropolojinin öncüsü Boas'ın bu değerli kitabı, özellikle soy ve kalıtıma dayalı kişisel özelliklerin “ırk” olarak tanımlandığı etnografik araştırmaların sorgulanmasına vesile olarak ırk meselesine dair yeni bir bakış açısı kazandırıyor.
Etnografik saha araştırması yapılmadan elde edilen verilerin hiçbir önem arz etmediğini belirten yazar, bir taraftan bireyi yaşadığı grup ve toplum içerisinde değerlendirirken diğer taraftan bireyin kesinlikle kendi yaşadığı coğrafi ortam içerisinde incelenmesi gerektiğini vurguluyor.
Toplumsal olguların temeline inmek için antropolojiyi olmazsa olmaz gören Boas, kişisel yaşantımızın önemli bir kısmına dokunan antropolojinin, kendi meselelerimizle de doğrudan bağlantısı olduğunu ileri sürüyor. Franz Boas, insan türüne ilişkin yaklaşımın gündelik deneyimlerle şekillenen öznel bir olgu olduğunu söylemekte ve yaşadığı dönemin –hattâ günümüz– koşullarına baktığımızda çok radikal bir çıkış yapmaktadır: “Saf ırk diye bir şey yoktur!” Çünkü Boas'a göre insanlık tarihi dikkatle incelendiğinde bir şey çok açıktır: İnsan daima hareket halinde ve sürekli değişimlere açık bir varlıktır.
Amerikan antropolojisinin kurucularından Franz Boas Antropoloji ve Modern Yaşam adlı eserin Türkçe çevirisiyle ilk kez okuyucu karşısına çıkıyor. Modern antropolojinin öncüsü Boas'ın bu değerli kitabı, özellikle soy ve kalıtıma dayalı kişisel özelliklerin “ırk” olarak tanımlandığı etnografik araştırmaların sorgulanmasına vesile olarak ırk meselesine dair yeni bir bakış açısı kazandırıyor.
Etnografik saha araştırması yapılmadan elde edilen verilerin hiçbir önem arz etmediğini belirten yazar, bir taraftan bireyi yaşadığı grup ve toplum içerisinde değerlendirirken diğer taraftan bireyin kesinlikle kendi yaşadığı coğrafi ortam içerisinde incelenmesi gerektiğini vurguluyor.
Toplumsal olguların temeline inmek için antropolojiyi olmazsa olmaz gören Boas, kişisel yaşantımızın önemli bir kısmına dokunan antropolojinin, kendi meselelerimizle de doğrudan bağlantısı olduğunu ileri sürüyor. Franz Boas, insan türüne ilişkin yaklaşımın gündelik deneyimlerle şekillenen öznel bir olgu olduğunu söylemekte ve yaşadığı dönemin –hattâ günümüz– koşullarına baktığımızda çok radikal bir çıkış yapmaktadır: “Saf ırk diye bir şey yoktur!” Çünkü Boas'a göre insanlık tarihi dikkatle incelendiğinde bir şey çok açıktır: İnsan daima hareket halinde ve sürekli değişimlere açık bir varlıktır.