Dünya tarihinin en büyük komutanlarını tüm yönleriyle inceleyen OSPREY Büyük Komutanlar Serisi, Arabistanlı Lawrence’la devam ediyor…
Arap milliyetçiliği, 1789 Fransız İhtilali’nden etkilenen tüm milliyetçilikler gibi bir erken 19. asır fenomenidir. Batılı büyük devletlerin misyonerlik faaliyetlerinin yanında, Suriye-Lübnan Hristiyanları öncülüğünde kültür ve dil alanındaki gelişmelerle güçlenen Arap milliyetçiliği, 1. Dünya Savaşı sırasında Şerif Hüseyin öncülüğündeki isyanla uluslararasılaştı ve bilahare devletleşme sürecine girmeyi başardı.
Osmanlı karşıtı 1915 Arap İsyanı’nın asıl aktörleri Peygamber soyundan Şerif ailesi ve Hicaz Arapları olmakla birlikte, bu isyan süreci bilhassa İngilizlerin bölgeye dair planları açısından çok büyük önem taşımaktaydı. Osmanlı’nın yaklaşık 40 yıl önce tamamen elinden çıkan bir başka Arap beldesi Kahire’de konuşlu Arap Bürosu tarafından koordine edilen bu isyana İngilizler açık bir şekilde maddi, stratejik ve askeri destek vermekten geri durmamıştı.
İngilizlere Kudüs, Şam, Bağdat, Mekke, Medine, Basra, Halep gibi stratejik ve kültürel öneme sahip Arap şehirlerinin kapılarını açan bu isyan sürecinde, İngiliz ordusundan çok sayıda sivil ve asker görevli “danışman” sıfatıyla, Şerif Hüseyin ve oğulları liderliğindeki Arap birliklerinde görev aldı. Bunlar arasında en çok bilinen isim ise kuşkusuz Thomas Edward Lawrence, veya nam-ı diğer “Arabistanlı Lawrence” olacaktı.
Arapçaya, mahalli lehçelere varana kadar derin nüfuzu, Arap ve İslam kültürüne gerçek bir uzman seviyesindeki vukufiyeti ve bedevi kabilelerine dair geniş bilgi birikimiyle Arapların büyük saygısını kazanan Lawrence, düşük rütbeli bir subay olmakla birlikte, son derece kritik askeri operasyonların icrasında sonuç alıcı katkılarda bulundu. Hicaz Demiryolu’nun devre dışı bırakılması ve Medine, Yemen gibi uzak coğrafyalardaki Osmanlı ordusunun savaş dışı kalmasında, ricat halinde kuzeye çekilen Türk ordusunun ardından Kudüs ve Şam gibi kritik beldelerin ele geçirilmesinde doğrudan belirleyici bir isimdi.
Arabistanlı Lawrence, Lawrence’ın Orta Doğu faaliyetlerini derinlemesine anlatırken, bir yandan da geçmişine, çevresine ve rakiplerine odaklanıyor. Lawrence’ın Arap kabilelerle nasıl irtibat kurduğunu, onlara nasıl nüfuz ettiğini ve kendisini nasıl kabullendirdiğini de rahatlıkla okuyacağınız eser, aynı zamanda gerçekleştirilen harekâtların taktik harita ve krokilerini de barındırıyor.
Orta Doğu’daki Türk hakimiyeti gerçekten çok mu kırılgandı? Ahmed Cemal Paşa’nın başarısız olma nedeni neydi? Türkler askerî açıdan ne durumdaydılar? İngilizlerin Araplara yardımları yalnızca askerî miydi? Lawrence “Arabistanlı” lakabını nasıl kazandı? Tüm bu soruların ve daha fazlasının cevaplandırıldığı Arabistanlı Lawrence, çok sayıda görselle okuru o coğrafyaya götürürken haritalar da coğrafyayı adım adım dolaşma imkânı sunuyor.
Dünya tarihinin en büyük komutanlarını tüm yönleriyle inceleyen OSPREY Büyük Komutanlar Serisi, Arabistanlı Lawrence’la devam ediyor…
Arap milliyetçiliği, 1789 Fransız İhtilali’nden etkilenen tüm milliyetçilikler gibi bir erken 19. asır fenomenidir. Batılı büyük devletlerin misyonerlik faaliyetlerinin yanında, Suriye-Lübnan Hristiyanları öncülüğünde kültür ve dil alanındaki gelişmelerle güçlenen Arap milliyetçiliği, 1. Dünya Savaşı sırasında Şerif Hüseyin öncülüğündeki isyanla uluslararasılaştı ve bilahare devletleşme sürecine girmeyi başardı.
Osmanlı karşıtı 1915 Arap İsyanı’nın asıl aktörleri Peygamber soyundan Şerif ailesi ve Hicaz Arapları olmakla birlikte, bu isyan süreci bilhassa İngilizlerin bölgeye dair planları açısından çok büyük önem taşımaktaydı. Osmanlı’nın yaklaşık 40 yıl önce tamamen elinden çıkan bir başka Arap beldesi Kahire’de konuşlu Arap Bürosu tarafından koordine edilen bu isyana İngilizler açık bir şekilde maddi, stratejik ve askeri destek vermekten geri durmamıştı.
İngilizlere Kudüs, Şam, Bağdat, Mekke, Medine, Basra, Halep gibi stratejik ve kültürel öneme sahip Arap şehirlerinin kapılarını açan bu isyan sürecinde, İngiliz ordusundan çok sayıda sivil ve asker görevli “danışman” sıfatıyla, Şerif Hüseyin ve oğulları liderliğindeki Arap birliklerinde görev aldı. Bunlar arasında en çok bilinen isim ise kuşkusuz Thomas Edward Lawrence, veya nam-ı diğer “Arabistanlı Lawrence” olacaktı.
Arapçaya, mahalli lehçelere varana kadar derin nüfuzu, Arap ve İslam kültürüne gerçek bir uzman seviyesindeki vukufiyeti ve bedevi kabilelerine dair geniş bilgi birikimiyle Arapların büyük saygısını kazanan Lawrence, düşük rütbeli bir subay olmakla birlikte, son derece kritik askeri operasyonların icrasında sonuç alıcı katkılarda bulundu. Hicaz Demiryolu’nun devre dışı bırakılması ve Medine, Yemen gibi uzak coğrafyalardaki Osmanlı ordusunun savaş dışı kalmasında, ricat halinde kuzeye çekilen Türk ordusunun ardından Kudüs ve Şam gibi kritik beldelerin ele geçirilmesinde doğrudan belirleyici bir isimdi.
Arabistanlı Lawrence, Lawrence’ın Orta Doğu faaliyetlerini derinlemesine anlatırken, bir yandan da geçmişine, çevresine ve rakiplerine odaklanıyor. Lawrence’ın Arap kabilelerle nasıl irtibat kurduğunu, onlara nasıl nüfuz ettiğini ve kendisini nasıl kabullendirdiğini de rahatlıkla okuyacağınız eser, aynı zamanda gerçekleştirilen harekâtların taktik harita ve krokilerini de barındırıyor.
Orta Doğu’daki Türk hakimiyeti gerçekten çok mu kırılgandı? Ahmed Cemal Paşa’nın başarısız olma nedeni neydi? Türkler askerî açıdan ne durumdaydılar? İngilizlerin Araplara yardımları yalnızca askerî miydi? Lawrence “Arabistanlı” lakabını nasıl kazandı? Tüm bu soruların ve daha fazlasının cevaplandırıldığı Arabistanlı Lawrence, çok sayıda görselle okuru o coğrafyaya götürürken haritalar da coğrafyayı adım adım dolaşma imkânı sunuyor.