Hak arama hürriyetinin niteliği ve taşıdığı hassasiyet bütün demokratik anayasaları etkilemiştir. Bütün hak ve hürriyetlerin hem koruyucusu hem de savunucusu olan hak arama hürriyetinin Anayasalarda yer almasına fazla önem verilmesinin sebebi insanlığın tarih boyunca edindiği acı tecrübelerden kaynaklanır. Hak arama hürriyeti temel hak ve hürriyetlerin içerisinde yer alan, koruyucu ve savunucu niteliği yanında aynı zamanda başlı başına bir haktır. Kişilere bu hürriyetin sadece tanınması değil aynı zamanda kullanımı için gerekli her türlü düzenlemenin yapılması ve tedbirin alınması gerekir.
Günümüzde özellikle yargının iş yükü, yargılama giderleri ve masraflar, yargılamaların uzun sürmesi ve mevzuatın karışık olması gibi sebeplerle kişilerin hak arama hürriyetini kullanmaktan kaçındığı durumlar söz konusu olabilmektedir. Sosyal hukuk devletinin bir gereği olarak devlet; hak arama hürriyetinin önündeki her türlü engeli kaldırmalıdır. Gerek karşılaştırmalı hukukta ve gerek Türk hukukunda uzlaşı kültürünü yaygınlaştırmak, yargının iş yükünü azaltmak, yargının daha etkin çalışmasını sağlamak adına yargının alternatifi olmayan ancak onu tamamlayan alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından biri olan "arabuluculuk" hayata geçirilmiş ve bu yolun işlerlik kazanması hedeflenmiştir. Arabuluculuk yolunun işlerlik kazanması ve yaygınlaşması için ulusal mevzuatlarda düzenlemeler yapılması ve teşvik edici birtakım önlemler alınması ile bu düzenlemelerin hak arama hürriyetini sınırlandırdığına dair endişelerin doğmasına sebep olmuştur.
Nitekim bu eserde, hak arama hürriyetinin temel hak ve hürriyetler arasındaki yeri ve önemine değinilerek, hak arama hürriyetinin kapsam ve sınırları ortaya konulmuştur. Bu sınırlardan yola çıkılarak alternatif çözüm yollarından biri olan arabuluculuk müessesinin ve kanunlarda yapılan değişiklikler neticesinde arabuluculuğun dava şartı olarak düzenlenmesinin hak arama hürriyetine etkileri ve hak arama hürriyetine aykırı olup olmadığı değerlendirilmiştir.
Hak arama hürriyetinin niteliği ve taşıdığı hassasiyet bütün demokratik anayasaları etkilemiştir. Bütün hak ve hürriyetlerin hem koruyucusu hem de savunucusu olan hak arama hürriyetinin Anayasalarda yer almasına fazla önem verilmesinin sebebi insanlığın tarih boyunca edindiği acı tecrübelerden kaynaklanır. Hak arama hürriyeti temel hak ve hürriyetlerin içerisinde yer alan, koruyucu ve savunucu niteliği yanında aynı zamanda başlı başına bir haktır. Kişilere bu hürriyetin sadece tanınması değil aynı zamanda kullanımı için gerekli her türlü düzenlemenin yapılması ve tedbirin alınması gerekir.
Günümüzde özellikle yargının iş yükü, yargılama giderleri ve masraflar, yargılamaların uzun sürmesi ve mevzuatın karışık olması gibi sebeplerle kişilerin hak arama hürriyetini kullanmaktan kaçındığı durumlar söz konusu olabilmektedir. Sosyal hukuk devletinin bir gereği olarak devlet; hak arama hürriyetinin önündeki her türlü engeli kaldırmalıdır. Gerek karşılaştırmalı hukukta ve gerek Türk hukukunda uzlaşı kültürünü yaygınlaştırmak, yargının iş yükünü azaltmak, yargının daha etkin çalışmasını sağlamak adına yargının alternatifi olmayan ancak onu tamamlayan alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından biri olan "arabuluculuk" hayata geçirilmiş ve bu yolun işlerlik kazanması hedeflenmiştir. Arabuluculuk yolunun işlerlik kazanması ve yaygınlaşması için ulusal mevzuatlarda düzenlemeler yapılması ve teşvik edici birtakım önlemler alınması ile bu düzenlemelerin hak arama hürriyetini sınırlandırdığına dair endişelerin doğmasına sebep olmuştur.
Nitekim bu eserde, hak arama hürriyetinin temel hak ve hürriyetler arasındaki yeri ve önemine değinilerek, hak arama hürriyetinin kapsam ve sınırları ortaya konulmuştur. Bu sınırlardan yola çıkılarak alternatif çözüm yollarından biri olan arabuluculuk müessesinin ve kanunlarda yapılan değişiklikler neticesinde arabuluculuğun dava şartı olarak düzenlenmesinin hak arama hürriyetine etkileri ve hak arama hürriyetine aykırı olup olmadığı değerlendirilmiştir.