
Bu eser, çağımızda taşa yazılıp korunması gereken vurucu cümleleriyle bir başvuru kaynağı gibi bize iyiliğin ve güzelliğin bakir yanını hatırlatmaya devam edecektir. Günümüz sorunlarının çözümünü araştıran dünya, ölümün nereden başladığını bulmak zorundadır. Bu çağın tedavisi, buna benzer eserlerin teşhis ettiği ve saldırarak deşifre ettiği barbarlığın yıkımıyla mümkündür. Kadını yakılmış, çocuğu vurulmuş, değerleri iğdiş edilmiş, kanın kutsandığı çağların tasvirini yaparken günümüze de reçete sunmaktadır. Kılıcın kanı arzulayan şehvetini tasvir ederken; "Kılıç, kendi dilinde kaç tür ölüm varsa Aramiler’in üzerinden tarihe yazdırdı." diyerek her şeyi özetliyor. Yazarın susmayan dili, bize aynı zamanda gerekçesini de açıklıyor ve diyor ki: "Gidenlerin unutulmaması, kalanların unutmaması için hayat, kendini geleceğe böyle taşıdı." Yer yer Adnan Yücel’in şiirlerini hatırlatan şiirsel coşku, Mezopotamya’nın taşa yazılan inançlarına dair yeni bir söylemin adeta tetiğini çekiyor. Bunu yaparken ustaların didaktik dilinden koparak öğretmeye değil, hissettirmeye çalıştığını özellikle söylemek gerekiyor.
Bu eser, çağımızda taşa yazılıp korunması gereken vurucu cümleleriyle bir başvuru kaynağı gibi bize iyiliğin ve güzelliğin bakir yanını hatırlatmaya devam edecektir. Günümüz sorunlarının çözümünü araştıran dünya, ölümün nereden başladığını bulmak zorundadır. Bu çağın tedavisi, buna benzer eserlerin teşhis ettiği ve saldırarak deşifre ettiği barbarlığın yıkımıyla mümkündür. Kadını yakılmış, çocuğu vurulmuş, değerleri iğdiş edilmiş, kanın kutsandığı çağların tasvirini yaparken günümüze de reçete sunmaktadır. Kılıcın kanı arzulayan şehvetini tasvir ederken; "Kılıç, kendi dilinde kaç tür ölüm varsa Aramiler’in üzerinden tarihe yazdırdı." diyerek her şeyi özetliyor. Yazarın susmayan dili, bize aynı zamanda gerekçesini de açıklıyor ve diyor ki: "Gidenlerin unutulmaması, kalanların unutmaması için hayat, kendini geleceğe böyle taşıdı." Yer yer Adnan Yücel’in şiirlerini hatırlatan şiirsel coşku, Mezopotamya’nın taşa yazılan inançlarına dair yeni bir söylemin adeta tetiğini çekiyor. Bunu yaparken ustaların didaktik dilinden koparak öğretmeye değil, hissettirmeye çalıştığını özellikle söylemek gerekiyor.