Kur’an, hiç şüphesiz belli bir tarihi evrede ve belli bir coğrafyada yaşayan bu tarihi evre ve coğrafyanın kendilerini kuşattığı ve şekillendirdiği bir yaşam tarzına, kültür ve ananeye sahip bir topluma indirilmiş, bu toplumun yaşam tarzı, örf ve adetleri, alışkanlıkları içinde onlara hitap edip sesini duyurmuştur. Kur’an’ın, araplarla, onların tasavvur, tahayyül, dil, kültür, yerleşik davranış ve yaşam biçimleriyle, töre, adet, alışkanık ve gelenekleriyle, coğrafya ve iklim yapılarıyla doğrudan ilişkili olduğu sadedinde “arabi bir lisan (söz, sözcü, haberci)”, “arabi bir hüküm”, “arabi bir Kur’an” ve “arabi Peygamber” şeklinde dile getirilen hususlar da bunu teyit eder niteliktedir.
Kur’an, hiç şüphesiz belli bir tarihi evrede ve belli bir coğrafyada yaşayan bu tarihi evre ve coğrafyanın kendilerini kuşattığı ve şekillendirdiği bir yaşam tarzına, kültür ve ananeye sahip bir topluma indirilmiş, bu toplumun yaşam tarzı, örf ve adetleri, alışkanlıkları içinde onlara hitap edip sesini duyurmuştur. Kur’an’ın, araplarla, onların tasavvur, tahayyül, dil, kültür, yerleşik davranış ve yaşam biçimleriyle, töre, adet, alışkanık ve gelenekleriyle, coğrafya ve iklim yapılarıyla doğrudan ilişkili olduğu sadedinde “arabi bir lisan (söz, sözcü, haberci)”, “arabi bir hüküm”, “arabi bir Kur’an” ve “arabi Peygamber” şeklinde dile getirilen hususlar da bunu teyit eder niteliktedir.