20. yüzyıl Başkurt edebiyatına damgasını vuran Zeyneb Biişeva, sanat anlayışında farklı birçok türü kullanması, kaleminin sağlamlığı ve üslubunun zenginliği ile “Salavat Yulayev” ödülünün sahibi olmakla kalmamamış, “Başkurdistan Halk Yazarı” onur unvanını kazanmıştır. Sovyet döneminde ününü pekiştiren Başkurt yazar, üç kez “Poçem Bildehe” nişanına layık görülmüştür.
“Aşağılananlar” Biişeva’nın, “Yaktığa” üçlemesinin ilk romanıdır. Bir Başkurt köyünde yaşayan aile ve ailenin etrafında gelişen olaylar mitoloji, efsane, halk inançları ile süslenirken dönemin feodal sistemine karşı duruş ve işçi sınıfı içerisinde yer alma roman örgüsünde okuyucuya ulaşır.
“Zeyneb Biişeva, Başkurt kadınları arasında şiir kitapları ve drama eserleri yazan ilk kişidir ve kapsamlı, derin konulu romanlardan oluşan Başkurt üçleme eserlerini icra etmiş büyük bir yazardır.”
R. Bikbay
İç dünyaları ve yaptıklarıyla farklı olan insanlar, bazı toplumlarda önemli birer sembol haline gelmiştir. Sembol haline gelen, bu derece kıymetli şahsiyetler Başkurt halkının kültürel hayatında da mevcuttur. İşte, onlardan birisi de Zeyneb Biişeva ve onun hayatı ve edebî yolculuğudur. Bu ünlü yazarın hayatı, sıradan bir kimsenin hayatının safhaları gibi değil, Başkurt kadınlarının son yarım yüzyılda içinden geçtiği bir yol gibidir. Onun şiirleri vatanseverlik sesleriyle, gurur verici anlatılarla dolu…”
K. Ehmetyenov
Aşağılananlar’ı okuyarak Başkurt halkının hayatı, gelenek görenekleri, folkloru konusunda etnografya ve tarih üzerine yazılmış birçok araştırma kitabına göre daha çok bilgi edindim. Sıvakay ninenin hikâyeleri, atasözleri, yırları, âdetleri bunların hepsi çok ilgi çekici ve akılda kalıcı. Sadece Başkurt halkının yaşamını görme açısından değil, tarihini anlama açısından da faydalı bir kaynak. Fakat eserinizin en önemli, en mühim tarafı sadece bu değil. Gözümüzün önünden onlarca, yüzlerce belki bundan da çoktur, dünümüz ve bugünümüz, iyiler ve kötüler, geleneksel düşünceler, insanların hoş tavırları gibi bir sürü şey geçip gidiyor. Tek bir cümleyle ifade etmek gerekirse, eser ilgi çekici tüm sembollerin vücut bulmuş hali gibi. Örneğin, Hebir, ihtiyar Şehit ve diğerleri sadece birer olay kahramanı olsalar da hemen hafızamıza işliyorlar… Romanın konusu, okuyucuyu edebiyattaki gibi istediği yöne çeken tipte değil, düzenli ve ilgi çekici biçimde işlenmiş.
SSCB Fen Akademisi Üyesi P. N. Berkov
20. yüzyıl Başkurt edebiyatına damgasını vuran Zeyneb Biişeva, sanat anlayışında farklı birçok türü kullanması, kaleminin sağlamlığı ve üslubunun zenginliği ile “Salavat Yulayev” ödülünün sahibi olmakla kalmamamış, “Başkurdistan Halk Yazarı” onur unvanını kazanmıştır. Sovyet döneminde ününü pekiştiren Başkurt yazar, üç kez “Poçem Bildehe” nişanına layık görülmüştür.
“Aşağılananlar” Biişeva’nın, “Yaktığa” üçlemesinin ilk romanıdır. Bir Başkurt köyünde yaşayan aile ve ailenin etrafında gelişen olaylar mitoloji, efsane, halk inançları ile süslenirken dönemin feodal sistemine karşı duruş ve işçi sınıfı içerisinde yer alma roman örgüsünde okuyucuya ulaşır.
“Zeyneb Biişeva, Başkurt kadınları arasında şiir kitapları ve drama eserleri yazan ilk kişidir ve kapsamlı, derin konulu romanlardan oluşan Başkurt üçleme eserlerini icra etmiş büyük bir yazardır.”
R. Bikbay
İç dünyaları ve yaptıklarıyla farklı olan insanlar, bazı toplumlarda önemli birer sembol haline gelmiştir. Sembol haline gelen, bu derece kıymetli şahsiyetler Başkurt halkının kültürel hayatında da mevcuttur. İşte, onlardan birisi de Zeyneb Biişeva ve onun hayatı ve edebî yolculuğudur. Bu ünlü yazarın hayatı, sıradan bir kimsenin hayatının safhaları gibi değil, Başkurt kadınlarının son yarım yüzyılda içinden geçtiği bir yol gibidir. Onun şiirleri vatanseverlik sesleriyle, gurur verici anlatılarla dolu…”
K. Ehmetyenov
Aşağılananlar’ı okuyarak Başkurt halkının hayatı, gelenek görenekleri, folkloru konusunda etnografya ve tarih üzerine yazılmış birçok araştırma kitabına göre daha çok bilgi edindim. Sıvakay ninenin hikâyeleri, atasözleri, yırları, âdetleri bunların hepsi çok ilgi çekici ve akılda kalıcı. Sadece Başkurt halkının yaşamını görme açısından değil, tarihini anlama açısından da faydalı bir kaynak. Fakat eserinizin en önemli, en mühim tarafı sadece bu değil. Gözümüzün önünden onlarca, yüzlerce belki bundan da çoktur, dünümüz ve bugünümüz, iyiler ve kötüler, geleneksel düşünceler, insanların hoş tavırları gibi bir sürü şey geçip gidiyor. Tek bir cümleyle ifade etmek gerekirse, eser ilgi çekici tüm sembollerin vücut bulmuş hali gibi. Örneğin, Hebir, ihtiyar Şehit ve diğerleri sadece birer olay kahramanı olsalar da hemen hafızamıza işliyorlar… Romanın konusu, okuyucuyu edebiyattaki gibi istediği yöne çeken tipte değil, düzenli ve ilgi çekici biçimde işlenmiş.
SSCB Fen Akademisi Üyesi P. N. Berkov