Aşk ve Kapital Karl ile Jenny Marx ve Bir Devrimin Doğuşu
Karl ve Jenny Marx, kızları Jennychen, Laura ve Tussy, en yakın dostları ve dava arkadaşları “General” Friedrich Engels… “Marx Partisi”nin öteki üyeleri olan damatlar, renkli karakterler, devrimciler, sürgünler ve kimi zaman korkuyla kimi zaman umutla dolu canlı bir aile ortamı… Tarihe yeni bir gözle bakıp bambaşka bir gelecek gören Marx ve Engels’le birlikte dünyayı, kurulu düzeni değiştirmeye çalışan insanlar ve tarihin hızla aktığı 19. yüzyılda Avrupa…
Mary Gabriel, Marx’ın geniş ailesinin hikâyesini, dönemin önemli olayları ışığında ve Marx’ın önemli eserleriyle harmanlayarak anlatıyor. Gabriel, aile üyelerinin hayat hikâyelerini kaleme aldıkça, Marx’ın dünyayı değiştiren metinlerinde yazılanlar kadar bu metinlerin yazım süreçlerinin ve zamanındaki etkilerinin de önemli olduğunu keşfediyor. İşte Aşk ve Kapital’i benzer çalışmalardan ayıran da özellikle bu etkileşim üzerinde durması: Yazara göre, Jenny ve Karl arasındaki özveriye dayalı ilişkinin doğası anlaşılmadan, Kapital’in yazım sürecini hakkıyla değerlendirmek zor olacaktır. Veya bizzat Mary Gabriel’in sözleriyle, “Marx ailesindeki kadınlar olmasaydı Karl Marx var olmazdı ve Karl Marx olmasaydı, dünya bugün bildiğimiz dünya olmazdı.”
Marx’ın ölümünden sonra geride bıraktığı yazı ve notlarını düzenleme görevini memnuniyetle üstlenen Engels, Laura’ya yazdığı bir mektupta şöyle diyor: “Aklım almıyor! Kafasında böylesine heybetli keşifler, bütünlüklü ve eksiksiz bir bilimsel devrim bulunan bir insan, bunları nasıl yirmi yıl orada tutabilmiş?”
Aşk ve Kapital, bir anlamda, Engels’in bu sorusunu değiştirerek “Neden?” diye soruyor. Kapital’in diğer ciltlerinin yazımı neden Marx’ın ölümünden sonraya kalıyor? Her okurun, bu büyük devrimcinin mücadelesi ile ailesi arasında kurmaya çalıştığı dengeyi, tereddüt, umut ve hayal kırıklıklarını okuyarak bu soruya kendince bir cevap bulacağına inanıyoruz.
Karl ve Jenny Marx, kızları Jennychen, Laura ve Tussy, en yakın dostları ve dava arkadaşları “General” Friedrich Engels… “Marx Partisi”nin öteki üyeleri olan damatlar, renkli karakterler, devrimciler, sürgünler ve kimi zaman korkuyla kimi zaman umutla dolu canlı bir aile ortamı… Tarihe yeni bir gözle bakıp bambaşka bir gelecek gören Marx ve Engels’le birlikte dünyayı, kurulu düzeni değiştirmeye çalışan insanlar ve tarihin hızla aktığı 19. yüzyılda Avrupa…
Mary Gabriel, Marx’ın geniş ailesinin hikâyesini, dönemin önemli olayları ışığında ve Marx’ın önemli eserleriyle harmanlayarak anlatıyor. Gabriel, aile üyelerinin hayat hikâyelerini kaleme aldıkça, Marx’ın dünyayı değiştiren metinlerinde yazılanlar kadar bu metinlerin yazım süreçlerinin ve zamanındaki etkilerinin de önemli olduğunu keşfediyor. İşte Aşk ve Kapital’i benzer çalışmalardan ayıran da özellikle bu etkileşim üzerinde durması: Yazara göre, Jenny ve Karl arasındaki özveriye dayalı ilişkinin doğası anlaşılmadan, Kapital’in yazım sürecini hakkıyla değerlendirmek zor olacaktır. Veya bizzat Mary Gabriel’in sözleriyle, “Marx ailesindeki kadınlar olmasaydı Karl Marx var olmazdı ve Karl Marx olmasaydı, dünya bugün bildiğimiz dünya olmazdı.”
Marx’ın ölümünden sonra geride bıraktığı yazı ve notlarını düzenleme görevini memnuniyetle üstlenen Engels, Laura’ya yazdığı bir mektupta şöyle diyor: “Aklım almıyor! Kafasında böylesine heybetli keşifler, bütünlüklü ve eksiksiz bir bilimsel devrim bulunan bir insan, bunları nasıl yirmi yıl orada tutabilmiş?”
Aşk ve Kapital, bir anlamda, Engels’in bu sorusunu değiştirerek “Neden?” diye soruyor. Kapital’in diğer ciltlerinin yazımı neden Marx’ın ölümünden sonraya kalıyor? Her okurun, bu büyük devrimcinin mücadelesi ile ailesi arasında kurmaya çalıştığı dengeyi, tereddüt, umut ve hayal kırıklıklarını okuyarak bu soruya kendince bir cevap bulacağına inanıyoruz.