Aşkın Miracı Hallac-ı Mansur

Stok Kodu:
9789752444492
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
496
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2018-11
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%30 indirimli
270,00TL
189,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 23,10TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9789752444492
1046238
Aşkın Miracı Hallac-ı Mansur
Aşkın Miracı Hallac-ı Mansur
189.00

İlmi ve irfani geleneğin uzak sınırlarında yaşayan insanoğlu, varlık planını arayıp durdu. Tanrı'nın yarattığı ilk varlığı merak edip, kainatın bilgisine takıldı yıllarca. Derken, her şeyi tam olarak bildiğini zannettiği bir anda zamansızlık ve mekânsızlık kesti yolunu. İşte Hallac-ı Mansur efsanesi böyle bir ortamda doğup büyüdü.
Meraklı bir genç olan Hallac-ı Mansur'un öğrenmek istediği o kadar çok şey vardı ki, isimlerini saymak bile insanın başını döndürmeye yetiyor. İşte onlardan bazıları:

• Yıllardır mabetlerde titizlikle korunan ilahi sır neydi?

• Deha ve deliliğin ayrıldığı çizgi sıratı mustakim miydi?

• Ruhun kendi farkındalığını fark etmesi, kişiyi hiçliğe mi götürür yoksa yeni bir varlık planına mı?

• Aklın akılsızlığı kavraması mümkün mü?

Hallaç, bu duyguların peşinde, bilinen dünyanın neredeyse yarısına yakınını dolaştı. Kimileri onun “Enel Hak” dediği için öldürüldüğünü söyleseler de, bu doğru değildir. Benzer sözler dönemin sufileri arasında yaygındı. Onun gerçek ölüm nedenini siyasi ve ekonomik tercihlerinde aramak gerekir. O, siyasi iktidarın, Abbasilerde değil, Ehlibeyt'e bağlı imamlarda olması gerektiğine inanan görüşlere yakın hissediyordu kendini. Döneminde yaygın olan köleliği, karaborsacılığı ve tefeciliği eleştirir, özel mülkiyete karşı ortak mülkiyeti savunurdu. Çağdaşları arasında onu bu yönüyle Ebuzer Gıfari'ye benzetenler çoktu. O, hayatı boyunca bilginin küçük bir azınlığın tekelinde olmasını savunanlara karşı mücadele verdi. Üzerinde güneşin batmadığı Abbasi devletinde, gücü kontrol eden güçlerle hesaplaşması kaçınılmazdı. Öyle de oldu sonunda. Mücadelesi onu yoklukta varlığın sınırına yaklaştırırken, darağacına da yaklaştırdı aslında.

İlmi ve irfani geleneğin uzak sınırlarında yaşayan insanoğlu, varlık planını arayıp durdu. Tanrı'nın yarattığı ilk varlığı merak edip, kainatın bilgisine takıldı yıllarca. Derken, her şeyi tam olarak bildiğini zannettiği bir anda zamansızlık ve mekânsızlık kesti yolunu. İşte Hallac-ı Mansur efsanesi böyle bir ortamda doğup büyüdü.
Meraklı bir genç olan Hallac-ı Mansur'un öğrenmek istediği o kadar çok şey vardı ki, isimlerini saymak bile insanın başını döndürmeye yetiyor. İşte onlardan bazıları:

• Yıllardır mabetlerde titizlikle korunan ilahi sır neydi?

• Deha ve deliliğin ayrıldığı çizgi sıratı mustakim miydi?

• Ruhun kendi farkındalığını fark etmesi, kişiyi hiçliğe mi götürür yoksa yeni bir varlık planına mı?

• Aklın akılsızlığı kavraması mümkün mü?

Hallaç, bu duyguların peşinde, bilinen dünyanın neredeyse yarısına yakınını dolaştı. Kimileri onun “Enel Hak” dediği için öldürüldüğünü söyleseler de, bu doğru değildir. Benzer sözler dönemin sufileri arasında yaygındı. Onun gerçek ölüm nedenini siyasi ve ekonomik tercihlerinde aramak gerekir. O, siyasi iktidarın, Abbasilerde değil, Ehlibeyt'e bağlı imamlarda olması gerektiğine inanan görüşlere yakın hissediyordu kendini. Döneminde yaygın olan köleliği, karaborsacılığı ve tefeciliği eleştirir, özel mülkiyete karşı ortak mülkiyeti savunurdu. Çağdaşları arasında onu bu yönüyle Ebuzer Gıfari'ye benzetenler çoktu. O, hayatı boyunca bilginin küçük bir azınlığın tekelinde olmasını savunanlara karşı mücadele verdi. Üzerinde güneşin batmadığı Abbasi devletinde, gücü kontrol eden güçlerle hesaplaşması kaçınılmazdı. Öyle de oldu sonunda. Mücadelesi onu yoklukta varlığın sınırına yaklaştırırken, darağacına da yaklaştırdı aslında.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat