Teknolojiyi kullanma biçimimiz bize artık faydadan çok zarar verirken, hayat sürekli bir “koşma” hali ile akıp giderken, zorlayıcı haberler, belirsizlikler, kaygılarımızı mütemadiyen tetiklerken, kendimize bakmayı unutuyoruz. İnsanlığın en büyük rehberi olabilecek duygularımızı susturuyoruz. Zihnimizin içindeki kaosu dindirmek için geçici çözümlere sığınıyoruz. Kaybettiğimiz anlamı aramak yerine, kendimizi uyuşturuyoruz.
Eğer doyumlu bir hayat yaşamak, kendimizin daha gerçek bir versiyonuna ulaşmak gibi dertlerimiz varsa, ki olmalı, öz’ümüzle yeniden bağ kurmayı hatırlamak, ihtiyaçlarımızı duymaya dair biricik bir ‘mücadele’nin bize özel yollarını öğrenmek durumundayız. Ve bu mücadele muazzam bir bilinçli varoluş halini, farkındalığı, anlamlı seçimler silsilesini hepimiz için şart kılıyor.
Hepimizin içinde yeniden hatırlamamız gereken biri var: Olimpik İnsan.
Bu kitapta “atlet” kelimesini her kullandığımda, yaşamındaki dengeyi yeniden ve yeniden kurma konusunda mahir, olana temas etme gücüne sahip, duygusal olarak zeki, vurulabilir, esnemeyi bilen, yeniden öğrenme becerisi olan, kendine ve yaşadıklarına yukarıdan bakabilen, bilinçli seçimler yapan, kendisiyle sahici ilişkiler kurabilen bir varoluş halinden, bir arayıştan bahsediyorum.
Atlet zihni, sadece yarışanların değil, hepimizin meselesidir. Atlet zihninde yaşamak diye tarif edebileceğimiz bütünsel bir bakış açısından hayattaki tüm rollerim için ne çıkartabilirim? Varoluşumun bütün boyutlarında, beden, duygu, zihin ve hayatta bulduğum anlam düzlemlerinde, kendime ait, otantik ve dengede bir iyilik halini, yani bütünsel fitliği nasıl yaratırım?
Bu kitap, varoluşun dört boyutundan kendine farklı bir zihinle bakmak isteyen herkes için yazıldı.
Teknolojiyi kullanma biçimimiz bize artık faydadan çok zarar verirken, hayat sürekli bir “koşma” hali ile akıp giderken, zorlayıcı haberler, belirsizlikler, kaygılarımızı mütemadiyen tetiklerken, kendimize bakmayı unutuyoruz. İnsanlığın en büyük rehberi olabilecek duygularımızı susturuyoruz. Zihnimizin içindeki kaosu dindirmek için geçici çözümlere sığınıyoruz. Kaybettiğimiz anlamı aramak yerine, kendimizi uyuşturuyoruz.
Eğer doyumlu bir hayat yaşamak, kendimizin daha gerçek bir versiyonuna ulaşmak gibi dertlerimiz varsa, ki olmalı, öz’ümüzle yeniden bağ kurmayı hatırlamak, ihtiyaçlarımızı duymaya dair biricik bir ‘mücadele’nin bize özel yollarını öğrenmek durumundayız. Ve bu mücadele muazzam bir bilinçli varoluş halini, farkındalığı, anlamlı seçimler silsilesini hepimiz için şart kılıyor.
Hepimizin içinde yeniden hatırlamamız gereken biri var: Olimpik İnsan.
Bu kitapta “atlet” kelimesini her kullandığımda, yaşamındaki dengeyi yeniden ve yeniden kurma konusunda mahir, olana temas etme gücüne sahip, duygusal olarak zeki, vurulabilir, esnemeyi bilen, yeniden öğrenme becerisi olan, kendine ve yaşadıklarına yukarıdan bakabilen, bilinçli seçimler yapan, kendisiyle sahici ilişkiler kurabilen bir varoluş halinden, bir arayıştan bahsediyorum.
Atlet zihni, sadece yarışanların değil, hepimizin meselesidir. Atlet zihninde yaşamak diye tarif edebileceğimiz bütünsel bir bakış açısından hayattaki tüm rollerim için ne çıkartabilirim? Varoluşumun bütün boyutlarında, beden, duygu, zihin ve hayatta bulduğum anlam düzlemlerinde, kendime ait, otantik ve dengede bir iyilik halini, yani bütünsel fitliği nasıl yaratırım?
Bu kitap, varoluşun dört boyutundan kendine farklı bir zihinle bakmak isteyen herkes için yazıldı.