Av
Bir cadı ile hortlak. Biri kanlı canlı, diğeri ölü. Fifer ve Schuyler’ın ilişkisi sıradışı sayılırdı. Bazıları mutlu bir sonla bitmeyeceğini bile iddia edebilirdi. Fakat birbirlerinden ne kadar uzak kalmaya çalışsalar da, bir şeyler tekrar bir araya gelmelerine sebep oluyordu.
Derken aralarına, birbirlerine karşı duydukları çekimden daha güçlü bir şey girdi: Anglia’nın en güçlü adamı Blackwell, Schuyler’a bir görev verdi. Sahibini yenilmez kılan efsanevi bir kılıç, Anglia’da bir yerde saklı duruyordu ve Schuyler’ın onu bulması gerekiyordu.
Bu sırada Fifer, Harrow’da büyü çalışıyordu ama bir yandan kalbini kaptırdığı kişi için endişelenmeden edemiyordu. Schuyler haftalardır kayıptı ve Fifer, onu bulabilecek ya da bulmak isteyecek kadar umursayacak tek kişiydi.
Şifacı
Anglia’nın en yetenekli ve genç şifacılarından John Raleigh, kendi kırık kalbi dışında her hastalığı tedavi edebilirdi. Annesi ve kız kardeşi büyü yaptıkları için yakıldığından beri John, gecelerini kâbuslarda boğularak, günlerini ise melankoli içinde geçiriyordu. Ta ki, hiçbir şifacının tedavi edemediği gizemli bir hastalığın pençesine düşmüş, krallığın en güçlü büyücüsü Nicholas Perevil’in yanına çağırılana dek.
John bunun sıradan bir hastalık olmadığını hemen anlamıştı. Nicholas tehlikeli bir lanet yüzünden gittikçe kötüleşiyordu ve tedavisi için buldukları tek ipucu bir isimdi: Elizabeth Grey.
Bu kız kimdi ve böylesine karanlık bir büyüye nasıl bulaşmıştı? Ölüm döşeğindeki kızı sarayın hapishanesinden kurtarıp getirdiklerinde, John aklındaki tüm soruları bir kenara koyarak Elizabeth ve Nicholas’ı kurtarmaya çalışacaktı. Belki de bu sırada kalbini de kurtarabilirdi.
Av
Bir cadı ile hortlak. Biri kanlı canlı, diğeri ölü. Fifer ve Schuyler’ın ilişkisi sıradışı sayılırdı. Bazıları mutlu bir sonla bitmeyeceğini bile iddia edebilirdi. Fakat birbirlerinden ne kadar uzak kalmaya çalışsalar da, bir şeyler tekrar bir araya gelmelerine sebep oluyordu.
Derken aralarına, birbirlerine karşı duydukları çekimden daha güçlü bir şey girdi: Anglia’nın en güçlü adamı Blackwell, Schuyler’a bir görev verdi. Sahibini yenilmez kılan efsanevi bir kılıç, Anglia’da bir yerde saklı duruyordu ve Schuyler’ın onu bulması gerekiyordu.
Bu sırada Fifer, Harrow’da büyü çalışıyordu ama bir yandan kalbini kaptırdığı kişi için endişelenmeden edemiyordu. Schuyler haftalardır kayıptı ve Fifer, onu bulabilecek ya da bulmak isteyecek kadar umursayacak tek kişiydi.
Şifacı
Anglia’nın en yetenekli ve genç şifacılarından John Raleigh, kendi kırık kalbi dışında her hastalığı tedavi edebilirdi. Annesi ve kız kardeşi büyü yaptıkları için yakıldığından beri John, gecelerini kâbuslarda boğularak, günlerini ise melankoli içinde geçiriyordu. Ta ki, hiçbir şifacının tedavi edemediği gizemli bir hastalığın pençesine düşmüş, krallığın en güçlü büyücüsü Nicholas Perevil’in yanına çağırılana dek.
John bunun sıradan bir hastalık olmadığını hemen anlamıştı. Nicholas tehlikeli bir lanet yüzünden gittikçe kötüleşiyordu ve tedavisi için buldukları tek ipucu bir isimdi: Elizabeth Grey.
Bu kız kimdi ve böylesine karanlık bir büyüye nasıl bulaşmıştı? Ölüm döşeğindeki kızı sarayın hapishanesinden kurtarıp getirdiklerinde, John aklındaki tüm soruları bir kenara koyarak Elizabeth ve Nicholas’ı kurtarmaya çalışacaktı. Belki de bu sırada kalbini de kurtarabilirdi.