Ülkemizde avangart sinema tartışmasının yeterince yapılabildiği söylenemez. Sinemayla ilgili lisans bölümleriyle lisansüstü programlarında kaynak ve uzman öğretim elemanı eksikliği dolayısıyla konuya yeterince yer verilmemektedir. Ayrıca bu durum, ülkemizde sinema denilince ekseriyetle hikâye anlatımının anlaşılmasından, film analizi çabalarının görüntünün resim dilinden ziyade öykü analizine yönelmesinden kaynaklanır. Oysa film medyumunun ne olduğundan, nasıl olması gerektiğinden başlayarak avangart hareketler tartışılmaksızın sinema tarihi, sinema akımları, sinema dönemleri ve sinemanın anlatım yapıları gereğince anlaşılmaz.
Resim sanatına nispetle gelişen avangart hareketlerin karşı çıktıkları dil temelli anlatım geleneğinden beslenen ana-akım sinemasına nasıl yansıdığı, ne şekilde dönüştükleri soruları kitabın yörüngesini belirliyor. Söz konusu paradoksal ilişkinin yeniden sorgulanması, sinemanın tarihsel seyri içinde kendini nasıl belirlediği ve günümüzde hangi yöne doğru evirildiği sorularına ışık tutacaktır. Ayrıca bu zorlu görev, sadece sinemanın değil belki daha önce sanatın ne anlama geldiği, özellikle Batı’nın sanat anlayışının kendini neye nispetle belirlediği, tarihsel süreç içinde ne şekilde dönüştüğü sorularının muhakemesini de gerekli kılıyor.
Ülkemizde avangart sinema tartışmasının yeterince yapılabildiği söylenemez. Sinemayla ilgili lisans bölümleriyle lisansüstü programlarında kaynak ve uzman öğretim elemanı eksikliği dolayısıyla konuya yeterince yer verilmemektedir. Ayrıca bu durum, ülkemizde sinema denilince ekseriyetle hikâye anlatımının anlaşılmasından, film analizi çabalarının görüntünün resim dilinden ziyade öykü analizine yönelmesinden kaynaklanır. Oysa film medyumunun ne olduğundan, nasıl olması gerektiğinden başlayarak avangart hareketler tartışılmaksızın sinema tarihi, sinema akımları, sinema dönemleri ve sinemanın anlatım yapıları gereğince anlaşılmaz.
Resim sanatına nispetle gelişen avangart hareketlerin karşı çıktıkları dil temelli anlatım geleneğinden beslenen ana-akım sinemasına nasıl yansıdığı, ne şekilde dönüştükleri soruları kitabın yörüngesini belirliyor. Söz konusu paradoksal ilişkinin yeniden sorgulanması, sinemanın tarihsel seyri içinde kendini nasıl belirlediği ve günümüzde hangi yöne doğru evirildiği sorularına ışık tutacaktır. Ayrıca bu zorlu görev, sadece sinemanın değil belki daha önce sanatın ne anlama geldiği, özellikle Batı’nın sanat anlayışının kendini neye nispetle belirlediği, tarihsel süreç içinde ne şekilde dönüştüğü sorularının muhakemesini de gerekli kılıyor.