Yazar, Soğuk Savaş döneminin ardından Avrupa’da güvenliğin nasıl idame ettirildiğini araştırmaktadır. Yönetişim de tıpkı güvenlik gibi tanım, anlam ve uygulama hususlarında tartışmaların yapılmakta olduğu bir kavramdır. Bu çalışmada “güvenlik yönetişimi”, Soğuk Savaş döneminde merkezileşmiş güvenlik sisteminden giderek parçalanan ve karmaşıklaşan güvenlik yapılarının gelişmesini betimlemektedir.
Bomsa, Kosova ve Makedonya krizlerinde güvenlik yönetişimi, en çok güvenlik temin eden uluslararası örgütler arasında işlemiştir. Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve AGİT birbirini tamamlayacak biçimde işbirliği ve eşgüdüm içinde hareket etmişlerdir. Bu tamamlayıcılık özelliği, güvenlik yönetişimi uygulamalarında gerektiğinde üye olmayanların içermesinde de kendini göstermiştir. Her bir uluslararası örgüt kendinden beklenen görevleri yerine getirirken onlara hem materyal kapasiteleri hem de düşünsel rolleri rehberlik etmiştir. Yazar, Türkiye’nin Avrupa güvenliğindeki yeri ve işlevini de yönetişim yaklaşımından ele alarak eşgüdümün, idarenin ve düzenlenmenin ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmıştır.
Bu kitap, Türkiye’deki güvenlik çalışmaları alanındaki bir ihtiyacı karşılamayı hedeflemektedir. Yazar, yeni bir yaklaşım geliştirerek, Uluslararası ilişkiler öğrencilerine, araştırmacılarına ve konuya ilgi duyan herkese yararlı olmayı ümit etmektedir.
Yazar, Soğuk Savaş döneminin ardından Avrupa’da güvenliğin nasıl idame ettirildiğini araştırmaktadır. Yönetişim de tıpkı güvenlik gibi tanım, anlam ve uygulama hususlarında tartışmaların yapılmakta olduğu bir kavramdır. Bu çalışmada “güvenlik yönetişimi”, Soğuk Savaş döneminde merkezileşmiş güvenlik sisteminden giderek parçalanan ve karmaşıklaşan güvenlik yapılarının gelişmesini betimlemektedir.
Bomsa, Kosova ve Makedonya krizlerinde güvenlik yönetişimi, en çok güvenlik temin eden uluslararası örgütler arasında işlemiştir. Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve AGİT birbirini tamamlayacak biçimde işbirliği ve eşgüdüm içinde hareket etmişlerdir. Bu tamamlayıcılık özelliği, güvenlik yönetişimi uygulamalarında gerektiğinde üye olmayanların içermesinde de kendini göstermiştir. Her bir uluslararası örgüt kendinden beklenen görevleri yerine getirirken onlara hem materyal kapasiteleri hem de düşünsel rolleri rehberlik etmiştir. Yazar, Türkiye’nin Avrupa güvenliğindeki yeri ve işlevini de yönetişim yaklaşımından ele alarak eşgüdümün, idarenin ve düzenlenmenin ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmıştır.
Bu kitap, Türkiye’deki güvenlik çalışmaları alanındaki bir ihtiyacı karşılamayı hedeflemektedir. Yazar, yeni bir yaklaşım geliştirerek, Uluslararası ilişkiler öğrencilerine, araştırmacılarına ve konuya ilgi duyan herkese yararlı olmayı ümit etmektedir.