Aynı topraklarda doğup, aynı havayı soluyup, aynı çeşmeden su içerek, ayn ısokaklarda çember çevirip, yağmur sularının çekildiği aynı dereciklerde çivi ve nalça toplayıp, kâh kum dolu aynı karpuz kabuğunu bağladığımız iple çekip, kâh günebakan sapından araba yapıp oynaşarak çocukluğumuzu yaşadığımız ve aynı dağın odununu, çırpısını getirip, aynı tarlanın orağını biçip, harmanını yapmış, aynı düğünde aynı çoşkuyla ”harmandalı” oynayıp gençliğimizi yaşadığımız; o sıcacık kalpleri, sevecenlikleri, çalışkanlıkları ve dürüstlükleri ile güzel gönüllü insanların yaşadığı şirin köyüm Kocaavşar’ın o bakir güzelliklerini ve her anışta ‘Hey gidi günler heyy’ diye iç geçirten şimdilerde hatıralarda kalan o ‘siyah beyaz’ yılları sizlerle paylaşmak itedim, bu ilk göz ağrımda…
”Ve bu eserimi, tüm bu güzellikleri beraber yaşadığımız, ama artık aramızda olmayan can dostum ALİ ŞAYAN arkadaşıma ithaf ediyorum…”
Aynı topraklarda doğup, aynı havayı soluyup, aynı çeşmeden su içerek, ayn ısokaklarda çember çevirip, yağmur sularının çekildiği aynı dereciklerde çivi ve nalça toplayıp, kâh kum dolu aynı karpuz kabuğunu bağladığımız iple çekip, kâh günebakan sapından araba yapıp oynaşarak çocukluğumuzu yaşadığımız ve aynı dağın odununu, çırpısını getirip, aynı tarlanın orağını biçip, harmanını yapmış, aynı düğünde aynı çoşkuyla ”harmandalı” oynayıp gençliğimizi yaşadığımız; o sıcacık kalpleri, sevecenlikleri, çalışkanlıkları ve dürüstlükleri ile güzel gönüllü insanların yaşadığı şirin köyüm Kocaavşar’ın o bakir güzelliklerini ve her anışta ‘Hey gidi günler heyy’ diye iç geçirten şimdilerde hatıralarda kalan o ‘siyah beyaz’ yılları sizlerle paylaşmak itedim, bu ilk göz ağrımda…
”Ve bu eserimi, tüm bu güzellikleri beraber yaşadığımız, ama artık aramızda olmayan can dostum ALİ ŞAYAN arkadaşıma ithaf ediyorum…”