Anıların arasından sıyrılıp yaşadığı ana döndü. Oturduğu taştan kalkıp yere sırtüstü uzandı. Kollarını başının altında birleştirip yastık yaptı. Gökyüzüne dikti gözlerini. Uzun süredir bu kadar güzel, bu kadar lekesiz ve bu kadar yakın duran bir Ay görmemişti. Şehrin kirli havası, pusu, dumanı gökyüzüyle insanlar arasında bir perde olarak duruyor, Ay ve yıldızları görmelerine engel oluyordu. Şehrin ışıldayan geceleri de gökyüzünü insanlardan uzak tutuyordu. Şimdi şurada bu Ay ve yıldızların süslediği gökyüzünün altında uzanmışken, gökten üzerine yağan ışıltılar onu çok rahatlatıyor, içindeki karanlıkları söküp atıyordu. Nursel de onu böyle etkiliyor, bakışlarıyla onu günlük sıkıntılardan, içinde boy gösteren karanlıktan uzaklaştırıp, ışıklı, aydınlık bir dünyaya götürüyordu. Nursel’in gözlerinde de şu gökteki Ay’ın ışığından vardı. Onun gözleri de şu yıldızlar gibi pırıl pırıldı. Nursel de onun dünyasında bu Ay ve yıldızların renklendirdiği gökyüzü gibi büyüleyiciydi. Nursel’i ne çok sevdiğini, ne çok özlediğini hatırladı. Elini kalbinin üzerine koydu, titreyişini hissetti. Özlem bir kor gibi içini yaktı. Nursel’in hayalini kurarken kapadığı gözlerini açtı. Açar açmaz gülümseyen bir Ay ile karşılaştı. Üstelik bu Ay, en güzel hali olan dolunay halindeydi. Ay’ın üzerinde Nursel’in yüzünü gördü. Kıvırcık saçları iki yanağının üzerine dökülmüştü. Gözleri ışıldıyordu. Gülüyordu Nursel Ay’ın içinden. Ay da onunla gülüyordu. Nursel’le Ay’ın birlikte gülmeleri Nihat’ı büyüledi adeta! Gözlerini ayıramadı onlardan. Sonra gözlerini gökyüzünde gezdirdi. Kuzey Yıldızı’yla karşılaştı bakışları. Çevresinde yıldız kümeleri vardı. O sırada iki yıldız kaydı gökyüzünden peş peşe. Köyün yaşlı kadınları, yıldız kaymasının bazı insanların yıldızlarının sönmesi yani hayattan kopmaları anlamına geldiğini söylemişlerdi. Çocukken ailece toprak damlı evlerinin üzerinde yattıkları günlerde, bu yıldız kaymalarını birkaç kez görmüş, merak edip babaannesine bunların nedenini sormuş, o da bazı insanların o anda hayatlarının kayıp gittiği anlamına geldiğini söylemişti. Demek ki izlediği şey, gökyüzünde iki yıldızın kayması değildi; iki kişinin bu dünyadan kayıp gitmesiydi.
Anıların arasından sıyrılıp yaşadığı ana döndü. Oturduğu taştan kalkıp yere sırtüstü uzandı. Kollarını başının altında birleştirip yastık yaptı. Gökyüzüne dikti gözlerini. Uzun süredir bu kadar güzel, bu kadar lekesiz ve bu kadar yakın duran bir Ay görmemişti. Şehrin kirli havası, pusu, dumanı gökyüzüyle insanlar arasında bir perde olarak duruyor, Ay ve yıldızları görmelerine engel oluyordu. Şehrin ışıldayan geceleri de gökyüzünü insanlardan uzak tutuyordu. Şimdi şurada bu Ay ve yıldızların süslediği gökyüzünün altında uzanmışken, gökten üzerine yağan ışıltılar onu çok rahatlatıyor, içindeki karanlıkları söküp atıyordu. Nursel de onu böyle etkiliyor, bakışlarıyla onu günlük sıkıntılardan, içinde boy gösteren karanlıktan uzaklaştırıp, ışıklı, aydınlık bir dünyaya götürüyordu. Nursel’in gözlerinde de şu gökteki Ay’ın ışığından vardı. Onun gözleri de şu yıldızlar gibi pırıl pırıldı. Nursel de onun dünyasında bu Ay ve yıldızların renklendirdiği gökyüzü gibi büyüleyiciydi. Nursel’i ne çok sevdiğini, ne çok özlediğini hatırladı. Elini kalbinin üzerine koydu, titreyişini hissetti. Özlem bir kor gibi içini yaktı. Nursel’in hayalini kurarken kapadığı gözlerini açtı. Açar açmaz gülümseyen bir Ay ile karşılaştı. Üstelik bu Ay, en güzel hali olan dolunay halindeydi. Ay’ın üzerinde Nursel’in yüzünü gördü. Kıvırcık saçları iki yanağının üzerine dökülmüştü. Gözleri ışıldıyordu. Gülüyordu Nursel Ay’ın içinden. Ay da onunla gülüyordu. Nursel’le Ay’ın birlikte gülmeleri Nihat’ı büyüledi adeta! Gözlerini ayıramadı onlardan. Sonra gözlerini gökyüzünde gezdirdi. Kuzey Yıldızı’yla karşılaştı bakışları. Çevresinde yıldız kümeleri vardı. O sırada iki yıldız kaydı gökyüzünden peş peşe. Köyün yaşlı kadınları, yıldız kaymasının bazı insanların yıldızlarının sönmesi yani hayattan kopmaları anlamına geldiğini söylemişlerdi. Çocukken ailece toprak damlı evlerinin üzerinde yattıkları günlerde, bu yıldız kaymalarını birkaç kez görmüş, merak edip babaannesine bunların nedenini sormuş, o da bazı insanların o anda hayatlarının kayıp gittiği anlamına geldiğini söylemişti. Demek ki izlediği şey, gökyüzünde iki yıldızın kayması değildi; iki kişinin bu dünyadan kayıp gitmesiydi.