Husserl’den Derrida’ya fenomenoloji hareketinin resim kavrayışları, gerçi birlikli ve bütünlüklü olmaktan ziyade ihtilaflıdır; ama resme dair fenomenolojik tefekkür ana hatlarıyla, resmin görülür sıfatlarına yönelir: Maddeye canlılık katan resim, bizzat kendisi olmadığı bir şeyi gösterip temsil eder; mevcut ile namevcut arasında, görülür ile görülmez arasında bir Ara olarak ortaya çıkar. Resmin, maddi olarak mevcut olmayan bir şeyi görülür kıldığı gerçeği, felsefi dikkati resim objesine yoğunlaştırır ki resim objesi, ne zamanda ne de mekanda vardır, fakat yine de resimde görülürdür. Diğer yandan namevcut şeyleri mevcut gösteren resim, imajinasyon ile ilişkilenir. Bu fenomenolojik başlangıçlardan itibaren, "resimlerde görülür-kılma ile sezgisel-görmede görülürleşme arasındaki ilişki", resim ve bakış fenomenolojisinin alımlama hatlarını biçimlendirirken, Waldenfels’in yaratıcı eserinde bu ilişki, ayna, iz ve bakış düzleminde Yabancı kaynaklı bir responsif fark ile açıklanır.
Husserl’den Derrida’ya fenomenoloji hareketinin resim kavrayışları, gerçi birlikli ve bütünlüklü olmaktan ziyade ihtilaflıdır; ama resme dair fenomenolojik tefekkür ana hatlarıyla, resmin görülür sıfatlarına yönelir: Maddeye canlılık katan resim, bizzat kendisi olmadığı bir şeyi gösterip temsil eder; mevcut ile namevcut arasında, görülür ile görülmez arasında bir Ara olarak ortaya çıkar. Resmin, maddi olarak mevcut olmayan bir şeyi görülür kıldığı gerçeği, felsefi dikkati resim objesine yoğunlaştırır ki resim objesi, ne zamanda ne de mekanda vardır, fakat yine de resimde görülürdür. Diğer yandan namevcut şeyleri mevcut gösteren resim, imajinasyon ile ilişkilenir. Bu fenomenolojik başlangıçlardan itibaren, "resimlerde görülür-kılma ile sezgisel-görmede görülürleşme arasındaki ilişki", resim ve bakış fenomenolojisinin alımlama hatlarını biçimlendirirken, Waldenfels’in yaratıcı eserinde bu ilişki, ayna, iz ve bakış düzleminde Yabancı kaynaklı bir responsif fark ile açıklanır.