“İlk insanların edebiyat hayatları bütünüyle tabiata bağlıydı. Tabiattaki hayvanlardan korunmak ve onları avlayabilmek için büyülü olduğuna inandıkları sözlere başvurdular. Örneğin ıslık çalmak… Bu ıslık çok anlam taşır. Çobanlar hayvanları çevirmede, haberleşmede, şarkı söylemede, dinsel şölenlerde de kullanır. Bir ıslık çalarak, estir büstün her tarafı boştur, hoştur, koştur, coştur söyleyerek sonra bir uzun uykuda uyurlar. Avlanmadan önce bu tür güzel sözler söyleyerek düzenledikleri ortamda toplu danslarla özel tapınaklarında ve törenlerde avcılar kendilerini transa sokarlar. Bir taraftan da yaratıcı veya yaratıcılarla bütün ilişkilerini söylemlerle anlatabilmek için gökyüzünün dış dünyasına kutsadıkları ve yüce saydıkları kavramlarla beraber inandıkları totemlere hayallerin anlamlarını yüklerlerdi. Bu davranışlardan ötürü kişileştirme ve kendilerini yüceltmeler, o devrin yapısı itibariyle insanlar için gerçeğin ta kendisini ifade ediyordu.”
“İlk insanların edebiyat hayatları bütünüyle tabiata bağlıydı. Tabiattaki hayvanlardan korunmak ve onları avlayabilmek için büyülü olduğuna inandıkları sözlere başvurdular. Örneğin ıslık çalmak… Bu ıslık çok anlam taşır. Çobanlar hayvanları çevirmede, haberleşmede, şarkı söylemede, dinsel şölenlerde de kullanır. Bir ıslık çalarak, estir büstün her tarafı boştur, hoştur, koştur, coştur söyleyerek sonra bir uzun uykuda uyurlar. Avlanmadan önce bu tür güzel sözler söyleyerek düzenledikleri ortamda toplu danslarla özel tapınaklarında ve törenlerde avcılar kendilerini transa sokarlar. Bir taraftan da yaratıcı veya yaratıcılarla bütün ilişkilerini söylemlerle anlatabilmek için gökyüzünün dış dünyasına kutsadıkları ve yüce saydıkları kavramlarla beraber inandıkları totemlere hayallerin anlamlarını yüklerlerdi. Bu davranışlardan ötürü kişileştirme ve kendilerini yüceltmeler, o devrin yapısı itibariyle insanlar için gerçeğin ta kendisini ifade ediyordu.”